10 Kasım 2010 Çarşamba

PERU---Titicaca Gölü---2

Patatesler

Pacamama

Köyün kadınları ve soldan 4. MARTAMIZ

Kapinin vurulmasiyla birlikte acilan kapida Marta belirdi, el kol hareketleriyle, asagiya gelmemizi istiyordu. Bizi mutfaga goturdu. Yemek saati gelmisti ve Marta buyuk bir zevkle bizim icin yemek hazirlamisti. Mutfakta birkac tencerenin ve tabagın disinda, yine musambali bir masa, ufak bir divan. Yemekler,odun atesinde pisiyor. Olanaksizliklar oylesine acık ki. Marta elini, tabaklari ;siyahlasmis bir suyun icinde yıkıyor. Ama bunlarin hepsi goze carpanlar onemli olan onun bu yemegi bize ne buyuk sevgiyle hazırlıyor olması. Ben zaten hastayım birsey yiyemiyorum,  hasta olmasam da bu kosullarda mumkun degil, ote yandan Marta'ya bunu hissettirmememiz gerek Cukur bir kaseye corba koydu, bir kasenin bize yetecegini soyledik, icinde de iki kasik. Caresiziz...O an aklıma geldi, isaretlerle el isi yapip yapmadigini varsa bize getirmesini anlatmaya calistim, getirmek icin mutfaktan ciktiginda birimiz disariyi kontrol ederken digeri corbayi tencereye tekrar bosaltti. Marta geri geldiginde bizim corba bitmis gorunuyordu. Lezzetlı oldugunu cok sevdigimizi hemen aceleyle bitirdigimizi anlatınca yuzu guldu, et yapmak istedigini soyledi istemedik.  Bir tencerede kaynayan patatesleri yıne ele alınamıyacak bır ortunun uzerine doktu yiyin dedi. Bu sefer nasıl  olsa kabuklu deyip bir iki patates yedik.  Peru'nun patatesleri cok guzel 54  cesit patates var. Ve bulusma noktamıza gitmeye sıra gelmisti. Maalesef  Marta'ya el fenerini anlatamadigimdan fenerimiz olmadan bulusma noktasına geldik. Titicaca da ilginc bir hava var. Gunduz cok sicak, gece ayni derecede  soguk...Tırmanmaya  basladik, ben zorlukla cikiyorum. Bulusma noktasinda herkes ev sahipleriyle birlikte oturuyor, degisik turlarla gelenler de ayni yerde toplanmis. Kalabalik; koyun  konuklarla dolu oldugunu gosteriyor. Koyde elektrik yok.Ev sahiplerimizden ayrılıp rehberlerimiz esliginde tirmanmaya basladik.Bir yanda Pachamama diger yanda Pachapapa var. en yuksekleri bunlar. Shamanlara gore bu iki dag hayatin balansi. Biri disiyi digeri ise erkegi temsil ediyor. Ve tum ritueller bunların zirvesinde yapiliyor. Zirveye cıktık. Ama ne cıkıs, cok zorlayici bir parkur, bir yandan  dik  diger yandan sicak...Ara ara molalar oluyor, biz geriden gidenlerdeniz. Brezilyali bir genc var benim yakinimda yuruyor, cok konuskan. Ben her molada devam etmeme karari alip sonra elbette tekrar basliyorum. Esas zorlanma nedenim, hastaligim...Sonucta zirvedeyiz. Tırmanma sırasında para isteyen ufak cocuklara,el isleri satan saticilara rastlıyoruz. Zirve cok hos, gunese cok yakin hissetmenin otesinde asagida Tıtıcaca Golu ve ada...Tırmanma yolunun solundan gunes battı ve ayni anda sag tarafta ay kendini gosterdi muhtesem bir manzara. Fotograflar cekiliyor. Herkes kendine gore birseyler  yapiyor. Ben boyle zamanlarda yalnız bir kosede oturup, yasadıklarimi unutamiyacagım sekilde icime ceker adeta hafızaya kaydederim.  Ve   bu guzelligi yasayabilmeme neden olan hersey icin tesekkur ederim. Bir sure sonra guruplar inmeye basladilar, arkadasim fotograf cekmeye devam etmek istedi, ben asagiya inmeye basladim. Birkac adim attim ki hava karardi. Asagıya inenlerin arasinda oldugumdan onlarin fenerlerinden yararlanarak rahatlikla iniyordum. Bulusma noktasina geldigimde hava iyice kararmis ve sogumustu. Hepimizin ev sahibi bizi bekliyordu, zaten yalniz evlerimizi bulabilmemiz mumkun degl. Rehber asagiya inenlerin ismini listeden siliyor. Arkadasimin gelmedigini gorunce rehber, Marta ve ben bir yanda oturup beklemeye basladik. Vakit geciyor, yukardan gelenlerin sayisi azalmaya basliyordu. Nihayet son rehber de geldi ve geride kımse yok dendi. Ben caresizim, arkadasim yok, hava soguk ve karanlik. Belki eve gelmistir dediler Martayla biz eve gittik. Iki buklum hasta ben, birden canlanmistim, caresizlik ve korkudan. Evde kimse yok. Yanimdakiyle konusamiyorum, kafam karmakarisik. Biz tekrar o tepeleri tirmanip ortak noktada bekleyen rehberin yanına dogru tırmanmaya basladik. Yarı yolda tıkandim ve yuruyemiyorum, hickira hickira aglamay basladim. Ve orada farkli birseyi yasamaya basladim '' renk, ırk, ne olursan ol insansin, dilini bilmesen de, duygular ortak...'' ben bir tasın uzerine yigilircasina oturdum ve hickira hickira agliyorum. Marta ortusunu cikarip ortuyu benim basimin etrafinda salllayıp, kendince birşeyler mırıldanıyor, elimi tutuyor ve  oylesine mahzun bir bakisi var ki. Bir anda tek yuregiz bunu hisssediyorum.Yol olmadıgından karanlıkta dusuyorum, bir elim  Martada, diger elimi bir baska adam  tutuyor koyden. Kopeklerden korkan ben, yanlarindan geciyorum hic korkmadan. Rehberin yanina geldigimizde arkadasimin gelmedigini soyleyince ben tekrar bagira bagira aglamaya baslaim. Lutfen hep birlikte cikalim tekrar dedigimde dag cok soguktur dayanamazsın ve sen cikamazsin demezler mi? Her soz beni biraz daha yikiyor. Lutfen  arama yapılsin ne gerekiyorsa verecegim dedim. Beni zorla Martayla eve yolladilar.  Karanlik, bilmedegim bana herseyiyle yabanci bir yerde, anlasamadigim bir kadinla elele eve gidiyoruz. Ama biliyorum ki Marta yanimda...Ayse-2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder