14 Kasım 2010 Pazar

İtalya---RİVİERA DI LEVANTE


Camogli evleri


Camogli kıyısı



Portfino'nun tepeden   görünüşü


San Giorgo Kilisesi  Portofino


Genova tren istasyonundan Riviera Di Levante'yi keşfetmek üzere , sabah erken saatte yola çıktım. Italyan rivierası da deniyor bu kıyıya ve turistler için Italya'da en ilgi gören bölgelerden biri. Trekking için de oldukça cazip bir kıyı. Bu nedenle, özel tren biletleri var, bir günlük, iki günlük ya da üç günlük biletler. Bu süre içinde bu biletlerle bu kıyıda istediğiniz kadar seyahat etme hakkınız var. Ben bir günlük bilet aldım ve ilk durağım CAMOGLI. Camogli, küçük bir balıkçı köyü. Çok sevdim, sezon dışı olduğundan fazla kalabalık olmaması bana daha da cazip geldi. Tüm binaların hepsi, bir sanat eseri. Hepsinin duvarlarında, pastel renklerle yapılmış resimler var. Camogli'nin en büyük özelliği bu evler.Havanın güzel olması beni daha da mutlu etti. Sabah kahvemi, nefis manzarayı seyrederek deniz kıyısındaki bir cafede içtim. Bir kac güzel fotoğraf çektikten ve çevrede dolaştıktan  sonra, tekrar trenle PORTOFİNO yarımadasına  devam ettim. Yıllardır şarkılarda dinlediğim Portofino'ya nihayet sıra gelebilmisti. Portofino için tren Santa Margarita Ligure'de duruyor. Cantamı istasyonun yanındaki cafede brakıp, hafiflemiş vaziyette merkeze doğru yürüdüm. St Margarita Ligure, kıyıda limanın olduğu, kara kısmında ise restoran ve cafelerle çevrelenmiş bir yer. Buradan Portofino'ya, taksiyle, otobüsle ya da yürüyerek ulasiliyor. Ben elbette yürümeyi tercih ettim. Yürüyüs yolu belli, deniz kıyısından, manzaranın güzelliği sizi Portofino'ya ulaştırıyor.Zaman zaman güzellikleri belleğime iyice kazımak için durdum, çevreyi seyrettim ve fotoğraf çektim. Yolun bir bölümü istenirse orman içinden devam ediyor, kuş sesi, ara ara ağaçların arasından denizi gözlemek ve nefis doğa kokusu beni yine sarhoş etti ve dudaklarımda  ''I fınd my love in Portofino...'' Birden, aşağıda minik bir liman ve ufak bir balıkçı köyü. Işte Portofino dedim. Görüntü çok güzel. Yüksek sezon olmamasına karşın tekne sayısı oldukça fazlaydı, kıyıdaki cafelerin bir kısmı boş bir kısmı ise doluydu, çünki herkes güneşte oturmayı tercih etmisti. Güneşin durumuna göre, cafelere ilgi azalıyor ya da artıyordu.San Giorgo Kilisesi ve kalenin görünümü ise ayrı bir güzellik katıyordu, tepede. Bu güzellikte, güzel bir pizza ve kırmızı şarabı hak etmiştim. Yemekte, yan masadaki Yunanlı iki arkadaşla sohbet de, yemeğimi zenginleştirdi. Oylesine zevk aldım ki dönüşte de yürümeye karar verdim ama bu sefer hep kıyıdan, ormana girmeden. Hava ve herşey öylesine güzeldi ki, hızımı alamadım Rapallo'ya da yürüyerek gittim. Rapoola da beğendiğim yerlerden biri.Kıyıdaki, 16. yüzyıldan kalma kale içinde sergiler düzenleniyor.Yine 16. yüzyıldan kalma Bizans ikonlarını görmek için teleferikle Santuario di Montallegro'ya çıkmak gerekiyor.Bir süre, kıyıdaki banklardan birine oturup, etrafı seyrettim. Çarşısı, insanlarıyla farklılığı hissediliyor. Tepelerde çok güzel oteller, restoranlar var. Trene buradan binip, Chiavari'de tanımadığım gezgin bir bayanın evinde kaldım. Daha önce internetten yazışmıştık. Akşam, evde birlikte yemek yedik ve sabah o işine ben de yoluma devam ettim. Chiavari'yi dolaştım ama bir gün önceki güzelliklerden sonra çekici gelmedi. Bir an evvel Cinque Terre'ye ulaşmak istiyordum, trene bindim ver elini Cinque Terre....Ayse- 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder