20 Kasım 2016 Pazar

New York Anıları....(MET... Lincoln Center )


Gitmeden once internetten iki opera bileti almıstım. L'ITALIANA IN ALGERI  ve GUILLAUME TELL...Her ikisi de Rossini'ye ait. ve bu iki operayı da daha once izlememistim. Metropolitan Opera Evi'nin bulundugu yer ozellikle, aksam ısıl ısıl cok hos gorunuyor.. Hele hele, benim gibi bu guzelliklerin ozlemini cekenler icin adeta rahatlama yeri..
Her zaman ki gibi erkenden gittim. Oyun oncesi  biraz dısardaki guzelligin tadını cıkarmak, biraz da birseyler icerek keyif yapmak icin...
Bilet alırken, yemek rezervasyonu da yapılıyordu , yaptırmamıstım. Yemege gidenlere kapılar onceden acılıyor,kuyruktakilerin rezervasyonları kontrol edilerek iceri alıyorlar.Ben de barda birseyler  icmek istedigimi soyleyince aldılar iceri.
Icerisi hostu..Bordolar hakimdi.Merdivenlerden cıkınca solda bar ve teras, sagda ise restoran kısmı vardı.

Terasdaki kırmızı kanapelerde oturup dısarıyı seyretmek de ayrıca guzeldi.Gittigim her ulkede muhakkak en az bir opera izledigimden. yeni bir opera evi gordugumde de kıyaslamalara baslıyorum daha once gorduklerimle, Gelenlerin bir kısmı cok sık ve tuvaletliydi, bunların cogu onceden yemege geliyordu. Erkekler de de koyu takım elbiseler giymislerdi.Digerleri ise temiz, ozenli ama gunluk giysilerle gelmislerdi.Dikkatimi ceken diger bir konu ise  yemek salonunda ilk seferde  sadece beyazların olduguydu, ikinci gidisimde  bir zenci cift vardı ve cok sıklardı.. Hatta hanıma eteginin guzelligi icin tuvalettte karsılastıgımızda iltifat ettim.
Barın bulundugu duvarda Chagall imzalı bir resim , salonda da vitrin icerisinde sergilenen daha once giynilmis ve Chagal'ın tasarımları yer alıyor.
Diger opera evlerine gore gordugum diger bir farklılıkta programların ucretsiz verilmesi ve locaların aralarının acık olmasıydı.
Opera biletleri bircok ulkede pahalıdır.MET de de  pahalı, ama verilen paraya deger..Ilk L'ITALIANI IN ALGEBRA'da sef unlu James Levine'di. Gecirdigi bir rahatsızlıktan oturu tekerlekli iskemleye mahkum oldugundan , O'nun icin ozel duzenlenen yerde,orkestrayı iskemlesinden yonetti. Uvertur basladıgında  orada oldugum icin cok mutluydum.                                                                                                                                      



Elvira  rolunu Angela Mannino  oynadı.
                                SeF James  Levine.
Ikinci  gittigim opera GUILLAUME TELL 'in yeni duzenlemeleriyle premierydi.Yine salon doluydu.Sef Fabio Luisi'ydi.Mathilde'yi Marina Rebeka oynuyordu.Oyun baslarken tavandan inen cam avizelerin yukarı dogru cekilmesi ilk gece cok sasırtmıstı beni, bu sefer hazırlıklıydım artık.

Ayse...............Kasım..2016
Gezi Tarihi.....Ekim 2016

19 Kasım 2016 Cumartesi

New York Anıları...(Hallowen Dog Parade)


Amerika Birlesik Devletlerine defalarca gitmeme karsın New York'a ilk kez bu yıl gittim. Ilginc gelen, hosuma giden yerleri, olayları, New York Anıları altında yazmaya karar verdim...
Hallowen nedeniyle duzenlenen kopek yuruyusune, karnavalına gitmek, benim icin farklı bir gezi oldu. Daha once boyle bir aktıvitede bulunmamıstım..Sabah erken saatte Tompkings Meydanı'na yuruyerek gittim .Gelenlerden  bazılarnını kopekleriyle birlikte kendi giysileri de ilginctti.



Bazıları ise sadece kopeklerini suslemislerdi.




Zaman zaman kopekler birbirleriyle koklasıp ya da kavga ediyorlardı.
Once  fotograflar cekildi, TV kanalları roportajlar yaptılar.Fotograf cektirmeyi istedigim kisiler kopekleriyle birlikte mutlu pozlar verdiler.Ilgi gormek hoslarına gıdıyordu. Sonra yarısma kısmına gecilip, hazırlanan bir yolda sırayla gecit yapıldı ve ardından kazananlara oduller verildi..Yuruyus yolunda kopekler icin yiyecek ve su kapları bulunuyordu.
Bu arada  ev hayvanları olanlara yiyecek ve su kapları, mamalar ucretsiz olarak dagıtıldı. Ben de bir arkadasımın ev hayvanı icin yiyecek kabı alarak ayrıldım.

Yazı Tarihi.  Kasım.2016
Gezi Tarihi.:Ekim 2016

4 Ekim 2016 Salı

Titisee Golu


Almanya'nın Baden-Wurttemberg bolgesindeki  Kara Orman (Schwarzwald) la cevrilmis Titisee'ye gelince doganın yine comert davrandıgı bir yerde oldugumu hemen anladım.Mis gibi bir hava, Titisee golu tum guzelligiyle kendini gosterdi. Bu guzel yere gezimizi bir arkadasımla birlikte birkac gunlugune yaptık.Trenle geldik. Trenden iner inmez kucuk sirin magazalar, restoranlar, cafeler ve oteller  bizi karsıladı.Bolgeye  has geleneksel kırmızı ponponlu hasır sapkayla ilk fotografımı cektirdim.

 Ilk anda gozumuze carpan sosis ve patatese hayır demek mumkun degildi, yanında birayı da unutmadan elbette...Golun karsısına gecip tadını cıkarmaya basladık. Oylesine zevk alarak yiyip icicyorduk ki yanımıza yaklasan birkac kisi yiyecekleri nereden aldıgımızı sordular.
Magazalarda makarnalar cıcek buketi seklinde  satılıyordu. Goruntuleri ilginc fiyatları daha da ilginctti TLye cevrilince...
Gol icinde gezi yapılabilecek tekne turları var.Golun  cevresi gol manzaralı kucuk buyuk otallerle cevrilmis. Mimarileri insanı hemen cezbediyor. Cevrede trekking imkanı var ayrıca kiralık bisikletlerle dolasmak da mumkun. Bira sosis keyfinden sonra, ismini bolgeden alan dunyaca unlu Schwarzwalder kirschtorte (kara orman pastası ) yemeden olmazdı.En guzel yapan yeri sorusturduk ve sonunda Bergsee Cafe de oldugunu ogrenince agzızımı tatlandırmak uzere girdik iceri.

Golu cevreleyen ormandan gelen doganın guzel kokusu, golun guzel gorunumunden ayrılmak istemiyorduk ama otele gitmemiz gerekiyordu.Otelimiz golun hemen kıyısında Alemannen'di. Gerek odaının ici gerekse konumuyla guzel bir oteldi oneririm.Kahvaltısı da ayrıca bahsetmeye deger.
Kucuk kahvaltı salonu,, geleneksel giysilerle hizmet eden garson kızlar  ve kahvaltının guzelligi gole karsı kahvaltı ederken nesemi arttırdı.
Yuruyus oylesine zevkliydi ki tekrar gelmeliyim dedim..


Ayse...2016 Ekim

Gezi Tarihi......2016 Haziran











29 Eylül 2016 Perşembe

Lakme

Lakme Operasını O'na yolladıgımda, annesi ve babasıının bu operayı sevdiklerini ve ismini bu nedenle Lakme koyduklarını yazmıstı...
Lakme Operasındaki  Flower duetini  Sevgili Lakme'nin anısına dinliyorum bir kez daha...

Olum  haberleri  her zaman sarsar...Yakın tarihte, Tarık Akan'ın olumunu duydugumda gozyaslarıma engel olamamıs ve bu denli derin hissetmeme kendim bile sasmıstım. Ve o gun bir kez daha  anladım ki , insanlar kisilikleriyle  hic birlikte olmasanız da benliginizde iz bırakıyorlar...LAKME de boyle biri iste...Turkiye'deki sayılı cerrah kadından biriydi...Mutevazi, gezgin, ogrenmeye acık, paylasımcı, yardımsever...Sadece birkac saatlik ,  Karakoy'den baslayıp Bogaz'da devam eden yuruyusu birlikte yapmıstık ve konusmustuk gezilerimizden...Seyrek de olsa ara ara yazısırdık gezilerle ilgili. Gezilerini izinlerine denk getirir, benim uzun gezmeme ozenirdi hep. Arjantin'e gitmeden once ondan bilgi almıstım. Elindeki tum bilgileri paylasır ve guzel seyler yapmaya motive ederdi cevresindekileri...En son yine gittigim yerlerden biriyle ilgili sorular sormustu bana...

Uzgunum, bugun topraga verilecek Lakme...Bu en uzun gezisi olacak O'nun..
Gidecek daha cok ulkeleri ve yazacak daha cok yazıları vardı...Sana , yazmamı istedigin sayfamdan  hosca kal diyorum. Sevgili Lakme.

30.Eylul.2016

9 Mart 2016 Çarşamba

TURCO.....Ali

Guatemala'da  Lake Atitlan'da Panajachel'de kalıyorum.Ikinci gecem...Otele dondugumde otelin
 sahipleri ve Isvecli Martin sohbet ediyorlardı. Ben de bir iki espriyle eşlik edince bir sıcaklık oluştu.Martin Turk olduğumu duyunca '' burada yasayan bir Turk var, Ali...Istersen seni ona götüreyim '' dedi. Heyecanla kabul ettim. 3 Aydır seyahat ediyorum ve Turk olduğumu söyleyince herkes saskınlık içinde, hic rastlamadık  gordugumuz ilk Turk sensin diyorlar. Simdi sasırma sırası bende. Turk 'e rastlamazken  Panajachelde bir Turk'un varlığı beni heyecanlandırıyor. Kapıyı calıp da Martin Turk olduğumu söyleyince Ali'nin  gözlerindeki ışıltı gorulmeye değerdi. Ismimi sordu Ayse dedıgımde bana butun sokağın duyacağı sekilde  ''Aysem Aysem benim güzel Aysem'' sarkısını söylemeye başladı. Kısa bir  tanışmadan sonra ertesi gun Ali'nin evinde saat ikide kahve içmek uzere randevulastık...
Yanımda Türkiye'den getirdiğim son hediyeliğim iki seramik bardak altıydı. Yanıma onları aldım ve Ali'nin evine gittim.Yesil kapıyı calıp ta armağanımı uzattığımda bana ''peynir mi, getirdin '' demesini hic unutamıyacagım...Bir an, kendimi kotu hissettim cunki Türkiye'den uzaklaştığımda  benim de ilk özlemim  beyaz peynirdir...Duygularını derinden hissettim.Sonra o da bunu farketti, aldırma dedi...O da benim için 2 kitap ayırmış, bunlar senin diye uzattı bana...
Ali her gun saat 14.00 den itibaren hava kararana kadar sandalyesini evinin onune koyuyor ve gelen gecenle sohbet ediyor. Herkes ona TURCO diyor.
Sevildigi hemen belli oluyor.75 yasında Izmirli...Genc yasta Istanbul'a gidiyor.Ingilizceye cok meraklı , kendi azmiyle öğreniyor ve Istanbul'da bir Amerikan sirketinde çalışıyor.Yıl 1965 Amerika rüyası başlıyor, tanıştığı birisi Amerika sana uygun değil Kanada'ya git diyor. Kanada2ya basvurusunu yapacak ama bilet sana ait yanıtını alınca, Kanada bilet parasını kazanmak için karısı ve bir kızıyla birlikte Almanya'ya geliyor.Cok okuyan ve bilgili biri olduğu konuştukça ortaya çıkıyor.Bilet parasını ayarlayınca ver elini Kanada...Sogukla karşılaşınca  biraz daha sıcak bölgesini seçiyor Kanada'nın...Calısıyor, para kazanıyor. Ikinci kızı da oluyor ve onların eğitimine ozellikle onem veriyor. ''En önemli sey kararlı olmaktır. Benim hayatımda BELKI yok'' diyor.Sendikaya girmiş daha cok kazanmış. Durust, kararlı, mütevazi ve ozgur yasama isteği onu bir otobusun içine atmış. 8 Ay calısıp 4 ay Meksika sahillerine gitmiş otobusuyle...Icınde kalmış, tehditler almış ''ben doğrularımdan sapmadım. Icki, uyusturcu, kadın, kumar beni hiçbir zaman çekmedi.'' diyor.'' Karıma sen de gel dedim, ama istemedi,anladım ki, ne ben onların hayatlarının içinde varım ne de onlar benim hayatımın içinde.Ben de, onlara yasayabilecekleri ufak bir ev alıp, otobusumle kendime yasamak için yer aramaya başladım, emekli olduktan sonra'' diyor...Ve artık kahve zamanı diyerek kahvelerimizi içiyoruz.
Brezilya'yı dusunurken kendini burada buluyor. Cok hoşuna gidiyor.Otobusunun içinde bir sure kalıyor ve ardından burayı satın alıyor.Ama otobüs onun herseyi...Aldıgı yere otobusu yerlestiyor once. sonra ufak bir ev...Tum Orta Amerika'da kapıların arkası suprizlerle dolu, Turco'nun kapısının ardından da böyle bir otobüs ve ufak bir ev çıkıyor karsıma...
15 yıldır burada yasıyor ve cok mutlu''.Hava güzel, insanlar güzel, maasım yetiyor, bol bol okuyorum'' diyor.Yerlestikten bir sure sonra okula gidiyor ve ''ben size yardımcı olmak istiyorum. Ingilizce ogretebilirim'' dediğinde once pek anlam veremiyorlar ama sonra cok seviyorlar onu.Dersler başlıyor, hatta okula giderken yiyecek birseyler de hazırlayıp goturuyor. Buradaki yerliler tarafından güven kazanması, sevgiyle bakılmasına neden oluyor bu davranıış. Evine gelip bize İngilizce ogret Turco  is bulmamız için İngilizce sart cok turist geliyor diyorlar. Yetenekli gördüklerine ogretmeye başlıyor ve onların kısa zamanda basarılı olmasından cok mutlu oluyor.Cevresi genişliyor, seveni artıyor. Biz bunları konuşurken bir yandan geçenlerin ''Hola Turco'' ''Hola Amigo'',''Hola Ali'' seslenişlerine de yanıt veriyor.Boylesine  hos bir insan Ali...Beni hayrete dusuruyor her gecen dakika...
Bir donem cok kilo verip rahatsızlanınca , aynaya baktım ve ne istiyorsun diye sordum karsımdakine o da bana yasamak istiyorum bir ağaç gibi tek ve hur.... diye Nazım'dan siir okumaya başlıyor bana.
Panajachene gelen Kubali doktorlarla arkadaş oluyor onlara yardımda bulunuyor evinde ağırlıyor. onu Kuba'ya davet ediyorlar. Her birine tansiyon aleti goturdum hediye derken gözleri doluyor...Ben de oylesine dikkatle dinliyorum ve ozgur gezmenin güzel yanlarından biri de böyle farklı seyler yasamak diye içimden geçiriyorum....Kuba'ya 2 kez gidiyor tum kontrollerimde cok sağlıklı çıktım diye mutluluğunu dile getiriyor. Buranın yerlilerinden bir karısı var.Birlikte oturmuyorlar. Karısı annesiyle oturuyor.Istediği zaman geliyor bu da bana yetiyor diyor sevgiyle...Ve ardından bir siir daha geliyor Nazım'dan ...
Saatler geçiyor, bloğa yazabilir miyim diye izin istiyorum. Buralara bir daha geleceğim ama beyaz peynirle dediğimde zeytini de unutma diyor TURCO...
Ayse.....2016 Mart
Gezi Tarihi......2016 Mart
 
 
 
 

14 Şubat 2016 Pazar

Santa Elena----Monteverde......1

Costa Rica'daki ikinci durağım Monteverdeydi. Monteverde ve Santa Elena birbirine cok yakın iki yerleşim yeri. Hostelda kalmanın bir güzel yanı da bu. Herkes birbirine önerilerini sunuyor, beğenilenler beğenilmeyenler ya da tehlikeler hepsi paylaşılıyor.Ben de önerileri değerlendirerek Santa Elena'da kalmaya karar verdim.Bir gece once hosteldaki konuşmada iki Fransız da sabah erken terminale gideceklerini söyleyince saabah 5 de hep birlikte ayni taksiyle terminale gittik. Hem saatten oturu iyi oldu hem de biraz iktisat etmiş olduk. Bilet kuyruğunda beklerken Barbarayla tanıştım.Yalnız seyahat eden Amerikalı bir kadındı Barbara.Tesadufen biletlerimiz yan yana olunca yolculuk sohbetle geçti....
Santa Helena Resort Hostelda kaldım, öneririm. www.santahelenaresorthostel.com merkezi, yeşillikler arasında bir yer.
Orta Amerika demek hamaklar diyarı demek.Kaldıgım her hostel doğanın içinde ve muhakkak hamaklar var.Hem de rengarenk...
 
Dort gun kaldım Santa Elena'da. Hepsi de dolu dolu geçti.Ilk gunumu cevreyi tanıyarak ve yuruyusle geçirdim. Magazalar, cafeler restoranlar, insanlar,doga...
 
Dolasırken çöplerin toplandığı yerler cok hoşuma gitti.
 
Burada sürekli düzenlenen turlar var. Bunların bir kısmı sportif aktiviteleri içeriyor ya da Bulut Ormanlarında trekkingler, kus ve bitki gözlemleri oluyor.Ikinci gunumu tamamen Santa Elena Cloud Forest Reserve'de geçirdim. Otobusle kendim gittim. Otobus 6.15 de başlıyor, erken gitmek kus ve diğer hayvanları gözlemlemek sansının yüksek olduğu saatler.Rehber almadım. Rehberle gididiginde zamanın kısıtlanması hoşuma gitmiyor bu yüzden rehbersiz yalnız gitmeyi tercih ediyorum. Giris 14$
Ilk yakaladıklarım  '' Humming Bird '' . Bunlar cok hızlı hareket eden kuşlar. Ozel yiyecek yerleri yapmislar, yemek için geliyorlar. Renk renk ve seyre doyulmuyor.
 
 
Hava yağışlı ve ara ara serin olmasına, benim de sırılsıklam olmama rağmen cok zevk aldım. Kac saat geçirdiğimi bilmiyorum ama en uzun trial onal Cano Negro'yu (4.8 km) zevkle yurudum. Normal suresi 3.5 saat.Hele köprülerden geçerken, müthiş hoşuma gitti.
Daha once yağmur ormanlarında bulunmuştum ama bulut ormanlarında ilk kez bulunuyordum.Bulut ormanlarında ağaçlar cok daha yüksek, ozellikle köprülerden geçerken altındaki ızgaralardan bakınca daha iyi anlaşılıyordu.
 
 
Her köprüden geçerken ozelliklerini belirten yazılar vardı. Donme zamanı gelince once bir dus aldım sonra da güzel bir yemeği hak ettiğimi düşünerek güzel bir yere gidp yemeğimi yedim.

 
 
Ayse.......2016  Subat
 
Gezi Tarihi.......2016  Subat