23 Ocak 2011 Pazar

İtalya---Maranello


1947 Yapımı ilk Ferrari


                      Modena'dan otobuse bindim ver elini Marenello..Maranello, ufak ama zengin bir yer. Özelliği ise, Ferrari fabrikasının  burada olması, kısacası Marinello demek Ferrari demek .Nereye gitseniz Ferrari'yle karşılaşıyorsunuz. Buraya kirmizi araba sehri de diyorlar. Biraz yurudukten sonra benim gibi birkac turistle birlikte muzenin oraya geldik. Muzenin oldugu sokaga girerken Ferrari armali esyalarin satildigi magazalar ve test kullanimi yaptirilmak uzere bizi bekleyen kirmizi ferrarilerle karsilandik. Eger kendiniz kullanmak istemezseniz kullanacak sahislar var, siz de yaninda oturuyorsunuz. Test kullanımları ücretsiz, özel bir kullanım alanı yapmışlar. Galleria Ferrariイye once bir magazayla giris yaptiktan sonra 1947 yapımı ilk arabayla karsilasiliyor .Ferrari ilk ismi kondugunda buyuk harflerle yaziliyormus ama gazeteciler kucuk harf  kullana  kullana bugunku logosuna ulasmis. Ayrica ilk arabalari Alfa Romeo ismi altinda uretilmis. Ferrari adiyla ilk kez1947 de uretime gecmis. Schumaerin 5 dunya sampiyonasini aldigi arabalar ve diger sampiyona arabalari bir bolumde sergileniyor. Muzeyi cok begendim ve beni cok heyecanlandirdi. Meraklıları arabaların motorlariyla ilgilenirken ben sadece arabaları seyretmekle yetindim. Cok zevk aldigim bir gezi oldu...Ayse---2011
(2010 Temmuz)

22 Ocak 2011 Cumartesi

Kamboçya---AKI RA


AKI RA----HOURT


LAND MINE
Kamboçya'da Siem Reap'dayız. Oncelikle  daha önce bir yerlerde okuduğum Land Mine'a gitmeye karar veriyoruz.10$ a bir motoromork kiralayıp, biraz şehrin dısında bulunan Land Mine  açıkhava müzesine gittik. AKI RA, buranın kurucusu ve bütün dünyaya adını duyurmuş bir gönüllü.Açılışı 1999. Amacı Khimer- Vietnam savaşı sırasında döşenen mayınları temizlemek. Karısı Hourt en büyük yardımcısı. Söyle sesleniyor tüm dünyaya ''I want to make my country safe '' . Kambocya'da hala temizliği bitmemiş mayınlar var. Ulke, bu mayınlar yüzünden cok sayıda bedensel engellilere sahip.Sınırdan girdiğiniz andan itibaren sayısı azımsanmayacak  kolsuz, bacaksız ya da görmez , yetiskin ve çocuklarla karşılaşmanız  kaçınılmaz. Çok üzücü ve hüzün verici bir tablo. Land Mine'a gittigimizde bedensel engelli çocuklar bizi karşıladılar. Buranın bir bölümü, çıkartılmış mayınlar, diğer bölümü fotograflarla düzenlenmiş. Bir başka yerde sürekli slayt gösterisi yapılıyor. Bunların rehabilite edilmesi , eğitilmeleri  ve mayınların temizlenmesi için dünyanın heryerinden gönüllüler sürekli çalışıyorlar. Kamboçya'nın heryerinde yazan ''çoçuklara yardım edin'' yazısı burada da var. AKİ Ra, bu yardımlar için bir hesap açmış ayrıca müzede çocukların yaptıkları resimler, t shirtler ve bedensel engellilerin el işleri satışa sunuluyor. Çocuklarla sohbet ettik, yardımlarımızı yaptık, sessiz ama düşünceli ayrıldık...Ayse-2011 (2007- ocak-Subat)

21 Ocak 2011 Cuma

GUNEY KORE---HAHOE FOLK VİLLAGE

Kim Won- Gil    ve ben

Hahoe  folk village

Hanoklar


Agaç  işleri


Mask muzesi
Güney Kore gezim,  ulaşımın en rahat olduğu gezilerimden biriydi. Kore'liler otostopa çok alışıklar. Ben de çok severim, böylece gezimin birçok yerinde otostop yaptım. Onceleri ailelere, sonra tek bayanlara, sonra tek erkekler derken ayırt etmeksizin her yerde elimi havaya kaldırıyordum. Andong yakınındaki Hahoe Folk Village kesinlikle gidilmesi gereken yerlerden biri. Adeta açık hava müzesi. Andongun 24 km batısında yer alıyor, devlet tarafından koruma altına alınmış geleneksel yapıda bir köy. Bu geleneksel evlere Hanok deniyor. Bazı hanokların içinde yaşayanlar var, bazısı ise boş, bir kısmı da galeri, hediyelik eşya satımı, cafe gibi turistik  amaclarla kullanılıyor. Oldukça sessiz bir ortam ve gelenlere geleneksel Kore yapısını yasatıyor. Köyü büyük bir zevkle gezdim, ardından çıkışta Hahoe mask müzesi de ayrıca gezmeye deger. Dünyanın her yerinden farklı masklar sergileniyor. Güzel bir gün ve günü besleyen hanoklar, masklar, ahsap oymacılık ayrıca günümü zenginleştirdi. Dönme vakti geldiğinde, benim elim havadaydı elbette. Bir jeep durdu, siyah ve içinde tek kişi. Bindim. Icerisi mis gibi aftershave kokuyor, temiz giyimli bir Koreli erkek. Bu sefer ki otostopum biraz farklı birini çıkarmıstı karsıma. Biraz ürkttüm. Boyle anlarda hemen birisi arkamdan konusmaya baslar '' bir gün ters birşey olacak, kaşınıyorsun maceracı ruhunla, üstelik de şu anda burada olduğunu bilen kimse yok, tek basınasın ve seni bulmak isteseler bulamazlar'' arkamdan konusan sesi biraz ciddiye alıp biraz da uzaklastırarak sohbete başladık. Ingilizcesi düzgün ama çok soru soran biriydi. Şair olduğunu söyledi, çok ciddiye almadım ama ilgilendim. Ardından, hangi otelde kaldığımı, yalnız mı olduğumu sordugunda kacamak gercek dısı yanıtlar verdim. Yalnız gezdiğim halde, arkadaslarımla gezdigimi ama buraya yalnız geldigimi otelimin ismini hatırlayamadığımı söyledim. Sorularından rahatsız olmustum. Sonunda, Andong yakınında kendinin de birçok odası olan bir Hanogu oldugunu, sanatciların orada calıstıklarını, istersem misafiri olabileceğimi söyledi. Bütün bunlar hem güzel hem de sıkıcı geldi, herşeye nazıkce teskkür ediyordum. Derken yolumuz bitti ve inmek istedigimi soylediğimde, arabanın bagajından bana bir şiir kitabını armagan etti, birlikte fotograf çektirdik ve ayrıldık. Ayrıldıktan sonra, internetten arastırdıgımda, davet edildigim yerin Jirye Artist Colony olduğunu, turistlerin konaklamaları için özel bir Hanok oldugunu okuyunca, arkamdaki sesin gereksiz konustugunu ve neler kaçırdiğimi farkettim...Geride sadece okunacak bir kitap, hanoklar ve masklar kalmısti...Ayse-2011 (2009-Haziran, Temmuz) 

Transsibirya---Asya, Avrupa Sınırı




Transsibirya turumun ilginç  anlarından biri de, bir ayağımın Asya'da diğer ayağımın Avrupa'da olduğu andır. Avrupa Asya sınırı, Yekateringburg'un  40 km batısında bulunuyor. Ural dağları arasında, 413 metrelik bir anıtla belirlenmiş. Taksi tutarak özel olarak gittiğimiz sınırın bulunduğu yerde bu ilginç anın tadını çıkardım. Çoğu zaman burada, düğün partileri veriyorlar ya da yeni evliler  fotoğraf çektirmek için geliyorlar. Dilek  için bağladıkları bez parçaları da buraya verdikleri özel değeri gösteriyor. Çevrede başka hiçbirşey yok. Ama ben, ayni anda hem Asya'da hem de Avrupadaydım...Ayse-2011 (2007)

20 Ocak 2011 Perşembe

Japonya--- (Rikuchu Kıyısı Milli parkı)

Ikinci lüx trenimiz


Ilk trenimiz

Hiromi


Mavi ceketim ve ben...
Hokkaido Adasındaki lavanta sarhoslugundan sonra, daha önce bir mecmuada okuduğum özel tren gezisini yapmaya karar verdik. Sansllıydık, çünki günde birkac kez olan bu treni yakaladık. Tren bir vagon.'' Hiromi'' treni kullanan bayan, trene ve kendine gösterilen ilgiye alısık, tipik bir japon.Trene bindigimizde içerde sadece japonlar ve biz vardık. Bize çok ilgi gösterdiler hatta yediklerinden ikram ettiler. Trende oturmak için ayakkabılar çıkıyor. Rikuchu kıyısı, vahşi bir güzellik sergiliyor Pasifik Okyanusunda. Japonya'nın en büyük  adası olan  Honshu'nun kuzey dogusunda. Demiryolu kıyıyı takip ediyor. Kıyı tsunamiden  zaman zaman zarar görmüs. Mavi, yeşil ve kayalıklar; gökyüzüyle birleşmişcesine duruyor karsımızda. Duvardaki iki askıda mavi trene özel hazırlanmış ceketler  asılı, fotograf  çektyirmek için. Ama ben bu ceketi almaya kararlıydım. Arkadasım da benden cesaret alarak, ceketler üzerimizde ilk durakta indik. Bu bize heyecanlı bir oyun gibi geldi. Minik bir istasyondu ve sadece dogayla daha içiçe olmak için inmiştik. Nefis manzarayı seyredip, kayalıklarda oturduktan sonra ikinci tren icin istasyona gittigimizde, görevli , ceketleri bir onceki trenden siz mi aldınız diye sordu nazıkce. Ben de evet üzerimizde indik dedim. Lutfen bir sonraki durakta bırakın dediginde olur dedik ama bırakmadık tabii. Evde Japon yemekleri yaptığımda bana bu geziyi hatırlatan ceketimi giyiyorum hep. İkinci trenimiz birincisinden daha lüksttü ve yine bir vagondu. Manzara yine muhteşem, doğa yine olağanüstü gücüyle bizi güzelliklere bogdu. Ayse-2011 (2007)

19 Ocak 2011 Çarşamba

Japonya--- (Furano---Hokkaido)





   Japonya gezimin unutulmazları arasında Hokkaido Adasının önemli bir yeri var. Temmuz ayında, Hokkaido Adasında olmak bir rüya alemine gitmek demek. Her yer çiçeklerle donanmış,  renk armonisi içinde, özellikle de ''Lavanta''lar. Soluğu Furana'da aldık. Furana kışın kayak merkezleriyle, yazın çiçekleriyle ünlü. Japonya gezisi yapıyorsanız muhakkak gitmeniz gereken yerlerden biri, Furanadaki FARM TOMITA. Tomita çiftliğinin özel çiçek takvimi var. En onemlisi de Haziran sonunda başlayıp, Temmuz sonunda biten lavantalar. Bu bölgede Lavanta üretimi her gecen gün daha da artıyor. Tomita'ya geldiğimde, sanki bambaşka bir dünyadaydım. Seyir merkezlerinden çiçekleri seyretmenin güzelliğinin yanısıra, lavantalar arasında uzun yürüyüşlerin verdiği haz da bambaşkaydı. 1903 yılında baslayan bir tarihçesi var Tomita'nın. 1976 dan itibaren turist gelmeye başlamış. Çiftlikte, ayrıca parfum dolum yeri, kuru çiçek bölümü, satış bölümü de oldukça ilginç. Lavanta'nın orijinal ismi ''lavo''. Latincede yıkamak anlamına geldiginden sabun yapımında en cok  kullanılan cicekmiş. Tomita'yı unutmak mumkun degil , hele restoranında yedigim, simsiyah   dağ mantarıyla yapılan pilavını...Ayse-2011 (2006 Haziran, Temmuz)

17 Ocak 2011 Pazartesi

Alaska--6


 Anchorage museum of history and art gercekten cok doyurucuydu. Cok sükür eskimolarıma kavuşmuştum. Müzede, eskimoların evleri, yaşam tarzları, giysileri, kullandıkları tüm eşyalar  var.Kesinlikle gidilmesi gerek. Buradan rus ressamın eskimo kadın ve cocugu resmini aldım.Esas kutup yaşamı bu müzede, daha fazlası ise kışın ve daha daha kuzey kısımlarda. ULU Alaska'nın en ilginç hediyelik eşyalarından. Kadınlar, bıçak olarak kullanıyorlar. QIVIUT kürkden yapılan el işlerine verilen isim. Diger giysilere gore daha pahalı ama cok sıcak tutuyor. Alaska Heritage Museum ise cok ilginc gelmedi bana.Ufak ucak, fotograf, ve film kolleksiyonu iceriyor. Cumartesileri 3.caddede çeşitli eşyaların satıldığı bir pazar kuruluyor. Oldukca güzel.Alaska native Heritage center da ise canlı gösteriler var. Tarih ve geleneksel sanatla ilgili bilgiler ve eyalar var...Ayse-2011 (Temmuz-1999)

Alaska---5


 

Alaska'ya gelip de kürk magazalarını gezmeden olur mu? David Green'in Master Furrier magazasını gezdik, almayı dusunmedigimden sadece bir iki ilginc ceketi giyinip Alaska anısı olarak  fotograf cektirdim...Ucakta gelirken, hosteslere Anchorage'ın en iyi restoranını sormustum ve SIMON  & SEAFORTS ismini vermislerdi. Aksam saat 8 civarında restorana gittigimizde restoran doluydu ve sadece rezervasyon yaptıranların yiyebileceklerini soyleyince ben de ''pardon, Turkiye'yi biliyor musunuz?  '' diye sordum ve hayır yanıtını alınca  ''bilmemeniz cok normal cunki cok uzak buraya ve ben Turkiye'den geliyorum , burada  da yemek yemek istiyorum'' deyince  gulduler ve siz biraz dolasın 1 saat sonra gelin dediler. Bu arada Captain Kook otelin güzel magazaları arasında dolastık. 1 saat sonra dondugumüzde, masamız hazırdı ve size ozel dediler. Oncelikle nefis bir tereyag  kaymak karısımı ve yanında sıcacık yeni pişmiş ufak ekmekler getirince elbette kısa zaman sonra hepsini bitirdim.Tekrar isteyince, otele gotürecegimizi düsünerek paket yapıp getireceklerini soyleyince cok guldum ve hemen yemek istedigimi soyledim. Tabii karsılıklı gulustük.Arkadan yedigim  ızgara somon ve sarabın tadını unutmam mumkun degil ve Alaska'ya giden herkese bu restorana gitmelerini oneririm. Gece yarısı olmus ve pencere kenarında okyanusa bakarak sarapları yudumlarken alacakaranlıgın guzelliğiyle Anchorage daha da güzelleşmişti...Ayse-2011

16 Ocak 2011 Pazar

Alaska--4

Kenai Fjords National Park'tan sonraki gezi yerimiz Anchorage'ın kuzeyindeki Denali Natural Park. Kuzey Amerika'nın en yüksek tepesi Mc Kinley burada. Dünyaca ünlü dagcıların tırmanma yerlerinden biri. Hatta bu tırmanmalar sırasında can kaybı oldugu gibi kaybolanlar da var. Bu sabah kahvaltıyı, Willow civarındaki Willow Trading Post Lodge da yaptık. Ev yapımı bogürtlenli pie yla kahvaltımı yaptım, nefisti. Kahvaltı sırasında bahcede bizimle birlikte oturan bayanla sohbet ettik Alaska'daki yasam uzerine. Kısın, kar yüksekliginin 1.5-2 m oldugunu ama yasamın normal devam ettigini soyledi. Arkadaslıga cok onem veriyorlar, cunki yardımlasma cok fazla  ve gerekli. Alaska'da yol üzerlerinde hep lodgelar var. Bunların cogu alt katları restoran, cafe üstü otel görevi görüyor.Buraları gezdikce kara kısmında yasamın daha farklı oldugu gozleniyor. Bu bolgede daha fazla insan gormek mumkun.Köpeklerin cektigi kızak gezileri pek populer. Vasilla'da girdigimiz bir restoranda her yer hayvan postlarıyla doluydu.Anchorage'dan 3 saat uzaklıkta Talkeetna'ya geldigimizde şirin  ufak bir yerlesim yeriyle karsılastık. Bir sokak üzerinde sıralanmıs magazalar ve tur organizasyonları yapan acentalar vardı.Ufak ama guzel müzesini gezdik. Magazalarda, yine ahsap el isi hayvan motifleri satıyorlardı. Ayse-2011 (temmuz 1999)

Alaska--3



Portage'dan gecerken park etmis bircok araba gormek beni meraklandırdı. Meğer, burası istasyonmus ve gece konaklamalı tren turları icin buradan biniliyormus. Daha sonra bu trenleri Seaward'da gordük. Seaward, tekne turlarının yapıldıgı yer. Gelenlerin cogu, Amerikalılar. Farklı farklı  secenekler var. Biz de Portage Glacier Cruises'la buzullara ve burada yasayan  hayvanları gormeye yola cıktık. 4 Temmuz oldugu icin havuclu kek ve kahve ikramında bulundular. Buradaki kuşların dogal ortamda nasıl barındıklarını, buzulları gormek icin  buraya gelmeye  degerdi. Sea Lions, Harbour seals, Tufted puffins gorduklerimizdi. Buyuk somonları da unutmamak gerek, çunki burası somon bölgesi. Yemekli turlarda, somon veriyorlar. Aksam 6 civarı Seaward'a döndük. Alaska'da unutamadıklarım arasında, Seaward'da yapılan Somon ya da halibut partisi var. Burada buna spor da diyorlar. Somon mevsiminde, bircok kisi somon avına çıkıyor, hem kıs için yiyeceklerini rezerv etmis oluyorlar hem de yapılan somon yarısmasına giriyorlar. Bu bolge icin onemli bir yarısma, butun kıs bu yarısmayı beklıyorlar. Aksam avdan donen herkes  uc kisilik bir jüri onunde balığını tarttırıyor ve sonra balıgını ailece ya da arkadaslarıyla temizleyip donduruyorlar. Ardından gunluk balık agırlıklarını gosteren liste heryere asılıyor. Butun bu balık tutma sezonu icinde en fazla ortalamayı tutturana birkac bin dolarlık ödül veriliyor. Deniz malzemeleri satan bir magazaya girdigimizde bayanın biri ansızın geldi ve bana sarıldı. Sonra da bana birinci geldigini gosteren asılı kagıdı gosterdi, cok mutluydu. Ben de onun mutlulugunu paylasıp, ilgi gosterdim ve sonra halibut ve karidesleri soslarıyla yiyerek  tüm güzellikleri tamamlamıs olduk...Ayse ocak-2011 (Temmuz-1999)

Alaska---2


SUMMIT LAKE LODGE
Alaska'da araba kiralamak en güzeli, biz de oyle yaptık. Kenai Yarımadası ilk duraktı. Bu bölge Alaska'nın önemli bölgelerinden biri. Bir taraf yemyeşil orman diğer taraf Pasifik Okyanusu. Bu güzellik Portage'a kadar böyle devam ediyor. Portage'dan itibaren Seward'a kadar da yine yemyesil, nehir ve göl kenarından gidiyor.Her yer bakir, insan görmek mümkün değil. Arabalar  arka arkaya gidiyor. Ortalama hız 65 mil. Yol boyunca, o civarda bulunan hayvanlar hakkında bilgilerin bulundugu gözlem yerleri var. Bu gözlem yerlerinde, dürbün ve park yerleri mevcut.Ilk duragımız Beluga izleme noktasıydı. Belugalar, iyi havyar yapımında kullanılıyor, iri balık cinsi. Burada belugaları izledikten sonra, doganın güzelligiyle yola devam ettik. Summit Lake Lodge'da kahvaltı yapmaya karar verdik. Iki büyük tabakta gelen kocaman omletler nefisti. Ardından yapılan kahve servisinden ise para almadılar. Bu güzel omletleri ancak göl turuyla hazmedebilirdik. Göl kenarındaki yürüyüs, dogayla içiçe olmanın güzelliğini yogun bir şekilde hissettiriyordu.Alaska'daki tüm motellerin girişinde, ağaçtan el yapımı buyuk boy hayvan figürleri var. Göl kenarında dolaşırken, ahsap el yapımı hayvan büstlerini gördük. Göle girenleri görunce elimi suya soktum ve soguk olmadıgnı gördum.Cevrede, 2 kisilik, 4 kisilik ufak ucaklara cok fazla rastlanıyor. Bunların hepsi, göle inebilen cinstten.Doga cok güzel ve sakinlik insanı dinlendiriyor...Ayse-2011--Ocak (Temmuz-1999)

Alaska---1


Onumuzdeki hafta Güney kutbuna dogru gideceğimden, Kuzey kutbu anılarım tazelendi. Ben de yazmaya karar verdim. Amerika seyahatlerimin birinde, kısa süreli bir Alaska gezisi yaptım bir arkadasımla. Alaska'ya, LA- Seattle (2.5  saat), Seattle- Anchorage (2.5 saat fakat saat farkı nedeniyle 3.5 saat) arası uçuslarla gittik. Temmuz 1999...Beni aldı bir telaş, Alaska'ya gidiyorum ve kalın hic giyecegim yok. Heryerde bot, anorak arıyorum nafile! temmuz ayında Los Angeles'ta  kalın birseyler bulabilmek mumkun degil. Arkadasimdan aldıgım anorak ve kazaklarla idare etmeye karar verdim. Heryerde eskimoları göreceğimi düsünüyorum. Heyecanlıyım. Ucak bile şirin,  Alaska Airlines; kuyruk kısmında bir eskimo resmi var. Ucakta  Halibut (bir çeşit büyük balık) pasta , kek ve beyaz sarap monüsünden, pasta çok kötüydü ama gerisi iyiydi. Anchorage'a varıp sehre indigimde, etrafta ne eskimoları gördüm ne de anorak ve kazakları giyecegim bir hava vardi. Sıcaklık 24 dereceydi ve herkes incecik bluzlarla dolasıyordu.Her nekadar 1999 Temmuz icin olaganüstü bir sıcaklık deseler de, ben cok saskındım. Sonradan oğrendim ki boyle dusunen sadece ben degildim, birçok kişi ayni şekilde gelmislerdiSmile. Benim icin, ikinci ilginç nokta saatler ilerliyor ama hava kararmıyordu ve sadece geceyarısıyla sabaha karsı saat 5.00 arası hafifi bir alacakaranlık oluyordu. Ilk andan itibaren Alaska bana ardarda suprizler yapıyordu. Otele geldigimizde Alaska 'da oldugumuzu anlamaya baslamıstım. Saat 23.30, hava hala aydınlık ve lobide doldurulmuş hayvanlar vardı. Vakit gecirmemek gerek, otelin ücretsiz servisiyle  şehir merkezine gittik. Heryer kapalıydı, sadece bir iki tane acık disco vardı.Gunduz ve gece durumuna yasayanlar, saatlerle uyum saglamaslardı. Siyah perdeler kullanıyorlar ve saati geldiginde geceymişcesine davranıyorlardı. Saat 01.00 i gösterirken gündüzü yaşamanın keyfiyle fotograf çeken Japonlar ve bizden başka bir de siyah smokin giyinmis şık  faytonları kullanan bay ve bayanlar vardı sokaklarda. 5 $ a dolastırıyorlardı. Artık yatma zamanıydı, biz de saate gore ayarlamalıydık vücüdümüzu.Yorucu ama zevkli gunler bekliyordu. Ocak-2011 Ayse

Bir serginin ardından...

         Tarih 6.Ocak.2007. Istanbul Modern Sanatlar Muzesinde 51. Uluslararası Venedik Bieanalinden bir seçki olan Venedik-Istanbul sergisini bir arkadasımla birlikte geziyoruz. The Center Of Attention bölümüne geldiğimizde ilginç bir durumla karşılaşıyoruz. Yapıtın adı, Swansong. Bu yapıtta; sanatçılar, yaşamı boyunca sessiz kalan, ölümüne yakın bir tarihlerde hüzünlü kuğu şarkısını soylemeye başlayan sessiz kuğu efsanesine bir gönderme yapmaktadırlar. Bulundugumuz bolümü ufak bir  şapele çevirip, duvarları beyaza boyamış, ortaya da bir kaide koymuslardı. Bir gorevli, size istediğiniz bir müziği çalıyor ve siz kaidenin üzerine uzanarak kendi ölümünüzü  yaşıyorsunuz.Sanki bir provaydı, ölümünüz için. Bu arada, diger müze gezerleri sizin etrafınızda dolaşıyorlar, hatta konuşuyorlardı. Ben denemek istedim, arkadaşım şiddetle reddetti,  bunu yapamıyacagını söyledi.Hemen görevlinin yanına gitttim ve müzik için ilk aklıma geleni  istedim; Giuseppe Verdi,  Nabucco---Chorus of Hebrew Slaves ve kaidenin üzerine yatıp gözlerimi kapattım. Müzik alabildiğine yüksek tonda, ufacık  yapay şapelde çalıyordu. Bense, müziğin hazzıyla, sanki bir yolculuğa çıkmış gibiydim. Kaidenin etrafında konusanların sesleri sanki gitgide duyulmaz oluyordu benim icin ve kendimle basbasaydım.Daha sonra, sanki hersey durmuş, sadece uzaklardan gelircesine, birsey ifade etmeyen konuşmalar vardı. Bir sure sonra bu sesler yerini tanıdık yüzlere bırakmıştı.  Kimi gozüyaşlı, kimi sessiz ama anıları düşünen sevdiklerime...Müzik bitip, kalktığımda gözlerim hafif nemlenmişti, sanki kendim için değilde, tanıdık yüzler içindi...Ayse-2011 Ocak

12 Ocak 2011 Çarşamba

Frida Kahlo



Natasha Gelman----Diego (sol)---Frida (Sağ)

Nicholas Muray--Frida--New York 1946


Yıllar onceydi, LA de bir dil okuluna gidiyordum. Bir gün, ögretmen elinde bir fotografla geldi ve bana ''bu fotograf hakkında konus lütfen'' dedi. Fotografa baktığımda, kadın mı erkek mi olduğunu cok da iyi kavrayamadığım, ama kadına daha çok benzeyen  bıyıklı biri vardı karşımda. Acaba bu fotograf hakkında ne konusmalıyım diye düsunurken, Meksikalı bir arkadaş heyecanla, benden beklenenleri ardarda sıralamaya başladı. Saskındım;  ben fotografla ilgili konusacak bir sözcük bile bulamazken, Meksikalı sanki günlerce konuşacak kadar bilgiliydi. Forograf FRIDA KAHLO'ya aitti. Derstten sonra hemen Barns and Noble'a giderek, FRIDA KAHLO ile ilgili kitap var mı dedigimde, bir duvarı gösterdi görevli, üzerindeki bütün raflar Frida'ya ayrılmıstı...Frida Kahlo ile tanısmam böyle oldu. Okudukca okudum, aksam eve dondügümde hala aklım Frida daydı. Resimleriyle, yaşam hikayesiyle, Diego'ya duyduğu inanılmaz sevgisiyle, asklarıyla, hüznüyle, yasam mücadelesiyle beni çok etkilemisti. Bir cok insanın yaşama küsecegi koşullarda, o; resimleriyle, yasadıgı asklarla, devrimci yapısıyla daha da gücleniyordu sanki...Türkiye'ye döndügümde, bircok arkadasıma Frida'nın yasam oykusu kitabını armagan ettim, onların da tanımasını istedim, bu özel kadını ve resimlerini. Bu günlerde, uzun süre Meksika'da yaşayan Gelman'ların özel kolleksiyonundaki Frida Kahlo ve Diego Rivera resimleri Pera Müzesinda sergileniyor. Elbette ben de Frida'yla bulusmaya Istanbul'a gittim. Diego'nun resimlerini daha once Los Angeles County Museum'daki uzun sureli sergide birkac kez görmeye gitmistim. Frida'nın resimleri Meksika renkleriyle donatılmış. Otoportrelerinde, yasadıgı acıları oylesine belirgin dile getırmis ki, ayni hüznü yasamamak mümkün değil. Hayatı boyunca;'' o; benim babam, sevgilim, arkadasım,yoldaşım, herşeyim'' dedigi Diego'nun ve kendinin  yaptığı Natasha Gelman'ın  resimleri sergide yanyana duruyor. Frida'nın gözünden Natasha ne kadar dogal gorünüslü, sade bir kadınsa, Diego icin de o kadar çekici ve kadınsı çizilmis. On yıl birlikte yasadığı Nickholas Muray'ın , carbro baskı Frida ları  da birbirinden güzel. Sergideki bir güzel görüntüde, 5-6 yas civarındaki çocuklardan oluşan bir gurubun müze görevlileri tarafından Frida ve Diego'nun resimleri hakkında bilgilendirilmeleriydi. Oylesine mutlu oldum ki, Frida'nın hayatıyla ilgili kısa filmi izlemeye ara verip bu güzel görüntüyü fotografladım...Ayse-2011 Ocak