15 Şubat 2018 Perşembe

Sinemaya yolculuk, uc film...

Son iki haftada izledigim uc film; Loving Vincent, Coco, Cebimdeki yabancı...

Loving Vincent, film boyunca Van Gogh resimlerine yolculuk yaptırıyor ayni zamanda Van Gogh'un yasamının bir bolumunde seruvene cıkartıyor. Uzerinde cok calısılmıs, resime doyurucu ve Van Gogh'un  hayatının bir kesimi hakkında bilgilendirici  bir animasyon filmi. Aix en Provence bolgesini gezerken Arles'de Van Gogh'un dunyasına  o ortamda girmistim. Filmi izlerken, tum bunları anımsadım. Ilk kez resimle dolu bir fılm olması, her yerde fırca darbeleri gozumu yordu. ama guzeldi...
Coco, yine bir animasyon filmi.Dunyada tek  ''oluler gununu''  kutlayan Meksika'nın renkler alemini, muzigini ve rituellerini yansıtması yonunden cok guzel.Coco, ayni zamanda duygusal ve yasam mesajları veren bir film.Ben cok sevdim, sanırım unutamıyacagım filmler arasında olacak...




Hector'un ve Coco'nun verdigi mucadele izlenmeye deger ve dusundurucu..










Cebimdeki Yabancı, Serra Yılmaz'ın ilk kez yonettigi bir Ferzan Ozpetek filmi. Konu ilk  anda abartılı gelse de aslında  cok gercekci.Filmden sonra, sanırım her izleyici dusunmustur''acaba ben de telefonumu koysam  ya da cevremdekiler koysa nelerle karsılasırız '' diye.Eminim okuyan bircok kisi benim bir sırrım yok diyecektir ama sanmıyorum, dinleyicilerin sasıracagı bircok sey cıkacaktır.Cagımızın sorunu...Filmin finali ilgincti...
Hadi deneyelim, koyalım telefonları masaya...var mısınız???

Ayse......2018 Subat



29 Ocak 2018 Pazartesi

Trenle yolculuk...

Tren yolculugu, hep sevdigim yolculuk seceneklerinden biri oldu.Gecenlerde Izmir'e yataklı trenle gittim. Bu hatta benim icin bir ilkti. Eskisehir'e kadar hizli trenle, Eskisehir sonrasında ise yataklı mavi trenle devam ettim. Restoran keyfini oylesine ozlemistim ki, sırt cantamı kompartmanıma koyduktan sonra , restoranda  bir masaya oturdum. Acele etmemin nedeni, gecmiste masa bulmak zor olurdu, o yuzden. Tren hareket etti, ama acelem gereksizmis, restoran bombostu.Karnım actı ve keyif yapmaya hazırdım, menuyu istedim.Menuye baktıgımda , bellegimdeki restoranın gecmiste kaldıgını saskınlıkla gordum.Alkollu icecek yok, ya yiyecekler?Saskınlıgım devam ediyor, uc cesit sandvic, tost ve tavuk doner, pilav ustu doner ve ankara tavası dısında birsey yok.Once tost istedim, tost makinesi arızalı yanıtını aldım. Sonra ankara tava istedim.Mikro dalgada ısıtılabilecek ufak tabaklar icinde son derece sıradan, insanın istahını kapatan uyduruk bir yiyecek geldi. Uzuldum, gecmisi dusundum, lezzetli zeytinyaglı yemekler, ızgaralar, ne cok secenek vardı. Beyaz masa ortuleri ve guzel servis...Gezilerin en guzel bolumuydu restoran keyfi ama gecmiste kalmıs tum bunlar...
Donuste tedbirliydim, yiyeceklerimi aldım ,Sabah restorana gittigimde ise bu sefer manzara daha farklıydı. Havasızlıktan iceri girmek mumkun degildi. Oturacak yer de bulmak zordu, cunkı koltuklar da yatanlar vardı.Bir kez daha sasırdım ve restoranı unut Ayse dedim kendi kendime, biraz kızgın, biraz buruk ve gecmise ozlemle...
Neyseki carsaf , yastık kılıfı, ortuler pırıl pırıldı.. Umarım yıllar sonra tekrar bindigimde, yatak takımlarını da ozlemle anmam.

Ayse         :29.Ocak.2018

Gezi tarihi :Ocak 2018

28 Ocak 2018 Pazar

Gezmek...Gezgin olmak...

Bugun bloguma tekrar dondum, gordum ki cok ihmal etmisim , nerdeyse bir yıl olmus...Neler neler yasadım bu surede, muhtesem geziler, guzel anılar ve canlı gunler...Tum bunlar Mayıs sonuna kadar..
Evet Mayıs sonuna kadar... gayet mutlu dondugum Guney Afrika gezimden sonra, kulak kontrolune gittigim doktordan, telefonda duydugum su sozler herseyi degistirdi ''acil olarak, bir beyin cerrahına gorunmeniz gerek, anevrizma belirtileri var''. Ardından yapılan beyin MR'ı  bu teshisi dogruladı ve beyin anjiyosunda ise iki anevrizma oldugu kesinlesti. Tum bunlar olurken ilginc olan,  gayet saglıklı ve guclu oldugumdu, ama sonucu degistirmedi, beni beyin ameliyatına goturdu.
Ameliyat icin Istanbul'a gidecektim, cok guvendigim beyin cerrahı dostum yapacaktı ameliyatımı.Ankara'daki son gunumde,once Mayıs sonunda cıkacagım iki aylık Ingıltere,Irlanda, Iskocya gezisi ucak biletlerimi iade ettim ve salonumdaki en sevdigim koltuga oturup, bir kadeh  sarap aldım, basladım dusunmeye...Evdeki esyalara, sahip olduklarıma  baktıgımda beni huzunlendirdi, belki hepsini bırakıp gidiyordum...Biraz saraptan sonra, yaptıgım geziler geldi aklıma ve birden heyecanla dusundugum gezilerimin, gezilerde yasadıklarımın, deger bicilmez  oldugunu farkettim. Ansızın, daha once huzunlendiren geride bırakacaklarım, gezilerimi dusundukce yerini gulumsemeye bıraktı.Onlar benimleydi, ne guzel seyler yapmıstım, ne hos insanlarla tanısmıstım. Tum yasadıklarım nasıl rahatlattı beni..Henuz bitirememistim dunyayı ama, sonuc yine de basarıydı.
 Yasamın, gezgin olmanın,kardesligin,dostlarımın degerini bir kez daha anladım.
Bugun iyiyim...
Bu arada Aralık ayında iki kez sırt cantamı alıp yollara koyuldum, mutlulugumu anlatamam.
Evet, gezmeye devam...
Hayata sıkı sıkı baglanmak gerek...
Ya yakınlarımız, dostlarımız... hepsi guc aldıgımız bastonlarımız...
Mutluyum, dunyayı bitirmek mi? Elbette devam...

Tarih:28.Ocak.2018