24 Ağustos 2015 Pazartesi

Geiranger


Trondheim'den  Alasun'a doğru sabah erken saatlerde otobüsle yola çıktım. Soforle yaptığım konuşmalarda Geiranger fiyorda gideceğimi söyleyince '' Alasun'a yarın gidin, ben sizi yakın bir yerde indireceğim oradan cok rahat ulaşırsınız'' dedi. Zaten otel rezervasyonum da yoktu, bu fikir cazip geldi ve rotayı değiştirdim. Suhan'da inip oradan  Geiranger'e gitmek için başka otobüse bindim. Yine bir macera başlıyordu. Otobuste 4 kışıydık, Diger ikisi de bir sure sonra inince, otelde calısan, konuşkan tatlı yol arkadaşımla yalnız kaldık. Otel rezervasyonumun olmadığını duyunca benim calıstıgım otelde kal dedi, fiyatını fazla bulduğumdan , biraz daha ucuz bir yerde kalmayı düşünüyorum dedim. Yer bulacağını pek sanmıyorum ama sansını dene dedi. Bu sözleri pek ciddiye almadım doğrusu....Bir ara soforle birseyler konuşmaya başladılar. Sonra bana dondu,'' Ilerde yarım saat kadar beklememız gerekıyormus, sofor degisikligi yapılacakmış. Eger çantanı otobüste bırakmayı kabul edersen, yürüyerek aşağıya inelim, manzara cok güzel. Otobus bizi yoldan alacak.' dedi.'Benim için bulunmaz bir öneriydi, hemen kabul ettim.Yukseklerden, manzara cok güzeldi ve Geiranger  Fiyordu'nu  tepeden goruyorduk, yurumeye başladık. Bugun sanslı günümdeyim dedim kendi kendime yüksek sesle. Bu memnuniyetimden  arkadaş da mutlu oldu.

 Yol boyu neler anlatmadı ki...zevkle dinledim ve etrafı seyrettim. Sonra otobüse bindik ve ayrıldık. Geiranger'de 3 otel, 4 de kampıng var. Ufacık, sirin tablo gibi bir yer. Her yer turist. Dunyanın her yerinden insanlar Unesco Kultur Mirası listesindeki Geiranger fiyordunu görmek için buraya geliyorlar. Bir kısmı otobüslerle, ozel arabalarla, bir kısmı da cruislerle... Cruislerle gelenler daha sonra teknelerle, filikalarla fiyortlara doğru yol alıyorlar.Merkezde otobüsten indikten sonra kalacak bir yer bulup çantamı atmak ve bu guzelliği doya doya yasamak, hafızama kaydetmek için soluk soluğa kalacak yer aramaya başladım.
Birinci otelden, odamız yok yanıtını aldıktan sonra, tepedeki otele kadar ter içinde sırtımda çantayla yürüdüm. Yanıt yine ayniydi. Yavas yavaş moralim bozulmaya başladı ve yoruldum. Tepeden bir daha aşağıya inecek gucum kalmamıştı. Otostop yaptım ve 3. otel olan yol arkadaşımın calıstıgı otele gittim.Artık para umurumda değildi, sadece kalacak bir yer istiyordum.Arkadasımı buldum yer bulamadığımı ve  burada kalmak istedigimi söyledim. Birlikte resepsiyona inerken durumun ümitsiz olduğunu gözlerinden okudum. Ve, yer olmadığını duyunca iyice yorgun olduğumu hissettim.. Bu sefer kampıngleri dolaşmaya başladım, çaresiz, bitkin... Sonuc hep ayniydi. Rezervasyonlar aylar öncesinden yapılmıştı.Tum moralsizlik içinde ikinci kampıngı deneyip yer yok yanıtını alınca kara kara dusunmeye başladım, ne yapacağımı. Tekrar ayni otele gidip lobide gece oturup oturamıyacagımı sorduğumda olumsuz yanıtı almak hic beklemediğim bir sonuçtu. Hıc olmazsa dışarıya bir sandalye koysanız da gece orada otursam dedıgımde resepsıyonıstın gozlerı açıldı ''gecelerı ne kadar soğuk olduğunu herhalde bılmıyorsun'' dedı. Goruntum, cok kotu olsa gerek ki ''biraz bekleyin bizim sofor sizi merkeze bıraksın, orada bir iki yer göstersin size '' dedi. Artık bir gerçek vardı; dısarda kalmıştım.Sonuc berbattı. Merkeze geldıgımızde ,arabanın icinden bir iki evi gosterip ''kapılarını calabılırsın,burada oturanlar oda kıralıyorlar'' dedi ve benı merkezde bıraktı. Evlere soyle bir baktım ,oda kiralanır diye bir yazı yoktu.Herhangi bir evin kapısını nasıl çalarım  dıye dusunurken son sansım olan kampınge gıdıp bos bır klube olup olmadığını sorduğumda '' dolu'' yanıtı artık suprız degıldı benım için..Otelde oda, kampinglerde kulübe ararken adeta grup halinde geziyorduk benim gibi yeri olmayanlarla, ama onlar benden avantajlıydı cunki arabaları vardı. Bense sırtımda çantamla koşturup duruyordum.Adeta kim once kapacak yarısı vardı sessizce aramızda ama hepimiz eli bos ayrılıyorduk...Oylesine yorgun ve caresızdım ki yer yok diyen son kampingdeki kıza ''benım yatacak yerım yok'' dedim...Uzgunum dedi, ben daha da uzgundum. Uzaklasıyordum ki,''birisi karavanını kiraya veriyor ister misiniz? sorusunda derin bir nefes alıp, adeta birilerinin kapmasından korkarcasına anahtarı, fiyat sormadan elinden kaptım.Artık anahtarı elimde lux bir odam vardı. Hem yer bulmuş hem de hep merak ettiğim karavan yaşamını az da olsa tatmış olacaktım...Keyfini çıkarmalıydım...Mutluydum...hem de cok...

Geiranger, kucuk ve sempatik bir yer. Kalacak yeri bulduktan sonra, bu güzel yerin doğasının tadını çıkarmaya başladım.
 
 

Tekneyle dolaşırken, bir gecelik karavan maceram dusunup, Geiranger Fiyordunun guzelligi,selaler, dağlarin tepesindeki karlar, muhteşem doga guzelligi beni başka alemlere goturmustu...
 
 

 Ayse.......2015
Gezi Tarihi........Temmuz  2015 
 
 
 
 
 

16 Ağustos 2015 Pazar

Finlandiya ve saunalar.

Finlandiya'nın belirgin ozelliklerinden biri saunaları. Finliler için saunasız bir hayat dusunelemez. Evlerin cogunda ufak ev saunaları var. Yazları haftada bir kullanıyorlar, diğer zamanlarda da saunalar depo görevini goruyorlar.Soğuk ve karanlık kıs günlerinde ise cok sık kullanıyorlar. Evinde saunası olmayanların, hatta olanların bile gittiği buyuk halk saunalarının en popüler olanları genellikle gol kenarında bulunuyor. Saunadan çıktıktan sonra yazın bile girilmesi zor olan gole girerek vücuda sok etkisi yapılıyor.Ben de saunalarını denemeden gelemezdim. Tampere, saunalarıyla unlu bir yer. Bir sabah erkenden, oneri üzerine Nasijarvi golu kıyısındaki ''Rauhaniemi'' saunasına gittim. Gelenlerin bir kısmı, gol kenarında güneşlenirken diğerleri ise saunayı kullanıyorlardı. Saunalara genellikle çıplak giriyorlar, kadın ve erkekler için ayrı saunalar var.Bu saunada ise kadın ve erkek birlikte giriyor ve mayo giyme zorunluluğu vardı. Rauhaniemi, 1929 yılında açılmış eski saunalardan biri ve odunla ısıtılma yapılıyor.Giris ucreti 6 Euro. Adeta bir sohbet yeri. Aslında sessiz olunması gerekirken, burada sohbet oldukça koyuydu.

En cok hoşuma giden ise, saunadan sonra gole girme bolumuydu. Sadece boynuma kadar birkaç dakıkalıgına girebildim.Su , yaz sezonu olmasına karsın cok soğuktu. Vücudumdaki rahatlama ise müthişti.Kısın da buzların bir kısmını kırıp gole girenleri düşündüğümde titremeye başladım...Gol kenarında güneşlenenleri gördükçe, Turkiye'de sahip olduğumuz kıyıları düşündüm, tum güzellikleriyle...
Gelenlerin bir kısmı sandviçlerini getirmişlerdi, bir yandan da krep yapanlar ve büfede satılan sosıslı sandviçler de davetkar bir sekilde goz kırpıyordu bana...Yemeden olmazdı...
Finlandiya'da 2010 yılına kadar dünya sauna yarışması yapılıyormuş. Ancak 2010 yılında yarışmaya katılan Rus fazla sıcakta kalmaktan olunce bu yarışmaya  son verilmiş...Bir de yüzer saunalar var. Ozellıkle grup olarak kiralıyorlar. Hem saunaya giriliyor hem gunesleniliyor hem de barbecu yapılıyor. Bunlar  cok popüler.

Yine bir aksam ustu yuruyus yapıyorum, sehir içinde bir saunanın onunde birikmiş kadınları görünce ilgimi cekti.Biraz sohbet edince saunada verilen cılgın bir kadınlar partisi olduğunu ogrendim. Hatta beni de davet ettiler ama uzak durmakta yarar var diye duşundum.Saunadan çıkınca aralarda sürekli biralar ya da başka içkiler fazlasıyla içiliyor. Tehlikeli değil mi diye sordum.Yanıt sadece gülümsemeydi...
Bu sohbetten sonra, bu sefer evlilik öncesi bekârlığa veda partılerini saunada yapan bir cift ve arkadaşlarını havlularla sokak da görmek de  cok ilginçti.Biraz da onlarla sauna partileri uzerine söyleştik.
Iste Fınlandiya'nın saunaları böylesine renkli...
Ayse......16.08.2015
Gezi Tarihi.......Haziran 2015
 
 
 

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Seurasaari Adası

19 Haziran 2015 Helsinki'de Midsummer  Eve (baharı karşılama ve en uzun gun) kutlamaları vardı. Midsummer da  tatil oluyor. Birçok Finli gol kenarlarına kulübelerine gidiyor. Saunalar, uzun sure acık oluyor, özetle beklenen günlerden Midsummer...Ben de bu kutlamalara katılmak için Tallinn'den Helsinki'ye 7.30 feribotuyla geçtim. Tallinn Helsinki arası  feribotla 2 saat suruyor. Tek yon fiyatı indirimli 20 Euro. Bir de hızlı gidenler var, onların fiyatları biraz daha fazla. Tallinlink'le gittim. Kısa ve güzel bir deniz gezisi için her turlu koşul saglanmıs.Limandan kaldığım hostela kadar yurudum ve çantamı bıraktıktan sonra kutlamaların yapılacağı SEURASAARI adasına doğru yurumeye başladım.Ada sehir merkezine yürüyerek 1 saat suruyor. Zamanım olduğu için sehri de tanımak amacıyla yurumeyi tercih ettim. Bu arada yol üzerinde görmem gereken yerleri de dolasmıs oldum.Seurasaari Adası, içinde bir acık hava müzesi olan; Xmass ,Paskalya, Epiphany, midsummer kutlamalarının yapıldığı,yıl boyu rekreasyon alanı olarak kullanılan bir ada.Ada'nın anakara tarafındaki  evlererin onunden geçerken Buyuk Ada'da yuruyorum gibi geldi bir an.
Anakaraya bir köprüyle baglanmıs.Kopru 1892 yılında yapılmış ancak1970 de orijinaline sadık kalınarak biraz daha geniş yapılmış.
Koprunun anakara kısmında  Urho Kekkonen Muzesi var.Bu bölge Tamminiemi  bölgesi. Urho Kekkonen olene kadar burada yasamıs. Gol kenarında da sauna var. Bu saunada konuklarını ağırlarmış bugun halka acık bir sauna. Köprüden Ada'ya girince sag tarafta Cafe Mieritz goruluyor. 
 Cafe Meritz unlu mimar Meritz tarafından 1890 da yapılmış. Sonrasında yenilenmiş.Kısları da  acık.
Ada'ya girince hazırlıkların başladığını gordum.Yuruyus sonrası molama, Finlilerin geleneksel vanilya soslu böğürtlenli turtasını, geleneksel giysileriyle hizmet eden bayanla karşılıklı sohbet eşliğinde yedim.
 1685 Yılında yapılmış Karuna Kilisesinin ozel bir yeri var Helsinki'de.Yaz aylarında evlilik törenleri bu kilisede yapılıyor. Midsummer kutlamalarında da  saat 22.00 de bir ciftin nikahı kıyılıyor. 
Kutlamaların daha once Skansen'de izlediğim kadar heyecanlı ve ilgi görmediğini farkettim. Program çocuklara yönelik aktivitelerle başladı. Kukla gosterisi cok güzeldi. Dil olarak hicbirsey anlamamama karsın buyuk bir ilgiyle uzun bir sure izledim.
 


Diger tarafta ciceklerden taçlar yapılıyordu. Herkes kendi tacını kendi deseniyle yapıyordu. Ayrıca inanışlarına gore ayni gece yatmadan once yastık altına konulan farklı cicekler, beraber olacağı insanı rüyasında görmesine neden oluyor. 

Müzik ve dans başladı. Ozel giysileriyle dans eden gruplara herkes katılarak halka gittikçe buyudu.


 Yiyecek organizasyonu iyi değildi. Birkac yerde veriliyordu. Uzun kuyruklar oluştu. Bir sosis yemek için saatlerce beklemek oldukça sıkıcıydı.Ben de kuyrukta arkamdaki Avustralyalı gençle  sohbet ederek gecirdim  bekleme suresini. Sonunda sosilerimizi aldık daha birkaç dakika geçmemişti ki arkamdan seslendi ''bunun için mi bekledik'' sosisi bitmişti. Cok güldük...Elisleri , ev yapımı kurabiyeler satanlar yol boyu  yer almışlardı.Bir buyuk alanda bir de kilise yanındaki kucuk alanda gösteriler devam etti.Program izlemeye ara verip Ada'yı dolaştım. Ayni zamanda acık hava müzesi olduğundan, ahşap evleri gezdim.Evlerin yapımı, 18. yuzyiladan 20 yüzyıla doğru uzanıyordu. Hepsi geleneksel Fin evleriydi.


Olmayan ''gece'' de , golun kıyısında senlik ateşi yakıldı. Gol tekneler, motorlarla doldu, ateşi golden görmenin güzelliğini tatmak için...Senlik sabaha kadar surdu, ben sabahı bekleyemeden otelime dondum...
Ayse..............2015 Agustos
Gezi Tarihi....2015 Haziran