27 Haziran 2015 Cumartesi

Latvia El isleri Panayırı


Bir güzel rastlantı da, senede sadece 2 gun yapılan ve mid summer kutlamalarından once olan Latvian Craft Fair'' i Riga acık hava müzesinde yakalamam oldu.Bir gun gitmek yeterliydi. Sabah otobüsle gittim. Riga Acık Hava Muzesi,  sehir merkezine uzak. Son durakta indikten sonra ya bir başka otobüse daha binmek gerek ya da yürüyerek 15 dakikalik bir mesafe. Ben yurumeyi seçenlerdendim. Iki yanı ağaçlıklı bir yoldan sabah yuruyusu cok hoşuma gitti. Muze golun kıyısında, Mayolarını giyinmiş güneşlenenler, siesta yapanlar çoktan yerlerini almışlardı yeşillikler üzerinde.
Muzeye yaklaştıkça kalabalık arttı. Geleneksel giysili çocuklar, dans ve çocuk oyunları için panayıra doğru gidiyorlardı.Birlikte fotoğraf çektirmek için yanlarına gittim.Sıcak karşıladılar, hepsi fotoğraf çektirmek için hazırdı.Her ülkede bu denli kolay olmuyor bu isler.

Cok kalabalıktı, birden müzik sesleri gelmeye başladı. Ben de o tarafa doğru gittim. Dans ve muzik gösterileri vardı.Once çocukların danslarıyla başladı.
 
Gosterileri izledikten sonra,  dolaşmaya başladım. Yolumun ustundeki ilk bolum yiyecek bolumuydu. Benim gibi boğazına düşkün biri için en  güzel bolum burası. Herseyin tadına bakma sansı var. Degisik ekmekler, peynirler, kekler ve daha neler neler...Benim için en ilginci ise bir cubuk etrafına geçirilmiş patateslerin kızartıldıktan sonra uzerlerine kırmızı biberli baharat dökülerek yenilmesiydi. Patatesleri soyduktan sonra, bir alet yardımıyla cicek gibi yapıp, sopalara geçirip kızartıyorlar.Cıkardıktan sonra üzerine kırmızı biberli  karısık baharatlardan dokup afiyetle yiyorlar. Ben de ben de...Elbette hemen bir tane alıp yedim.
 



Giysi ve elişleri bolumunde ise ahşap,gumus, orgu, cam işleri, seramikler fazlaydı.. Geleneksel giysili satıcıların olması ayrı bir güzellik katıyordu. 
 






Yemek bolumunde ise ızgara kokuları heryeri sarmıştı. Gol kenarında, yemek yemek için masalar konulmuştu. Açıkhava müzelerini cok seviyorum, ülkenin geçmişteki yasam seklini, mimarisini  sergiliyor. Sıra evleri gezmeye gelmişti.



Ve artık ,donus sehre...Ayse yorgun, Ayse mutlu...
 Ayse-----2015 
Gezi tarihi--------2015 Haziran

18 Haziran 2015 Perşembe

Sigulda

Sigulda'ya sabah erken saatlerde Riga'dan otobüsle gittim. Riga'da otobüs biletlerini kiokslardan almak, otobüste almaktan biraz daha ucuz oluyor. Riga, Sigulda arası 2.15 Euro. 1 saat 15 dakika suruyor. Yol yine yeşillikler arasında devam ediyor. Kiralık bisikletler hemen otobüsten inince  gözüme çarptı ama  yürüyerek dolaşmayı tercih ettim.Sigulda, Latvia'nın en güzel sehirlerinden biri  Gauja Vadisinde bulunuyor.
Gauja Vadisi, içinde tarihsel değerleri de bulunduran, Latvian'ın ilk doğal parkı...Sigulda yeşillikler içinde müstakil evlerden oluşan, güzel yolları, geniş parklari, heykelleri olan ufak bir yerleşim.Yesil alanlar cok fazla yer tutuyor.Ben de bu denli güzel yeri bulmuşken saatlerce yurudum, doyasıya.Yol boyu  yürürken ilk uğradığım yer ''Walking-Stick Park''tı.Ufak bir parkın içinde sarı, yeşil ve kırmızı renklerden oluşan bastonlar konulmuştu. Sigulda daki baston yapımını simgeliyordu. 200 yıllık bir tarihe sahipti.Zaten heryerde de hediyelik eşya olarak bu bastonlardan farklı boylarda satılıyordu.
 

 Yol üzerindeki Luteran kilisesi, sadeliği ve güzelliğiyle çarpıcıydı.Luteran kiliselerinde, cogunlukla beyaz ahşap kullanıyorlar. Bu da kiliseye bir ferahlık veriyor.

Yemek molamı, sirin bir yerde verdim. Hafif serin, ama yagıssız hos bir hava vardı.Cicekler arasındaki restoranda yemek yemek, bira içmek ayrı bir mutluluk verdi bana.Yesili oylesine ozlemisim ki birden yasadıgım cadde, sehir aklıma gelince , hersey kararıyor adeta. Bulutlara hayran oldum.En güzel bulutlar Peruda diyordum ama Baltıklar hemen dereceye girdi.
 
Bir sonraki durağım, Sigulda Kalesiydi. Kalenin tarihi 1207 ye dayanıyor.Gauja vadisi içinde yer alıyor.Kaleden vadiyi seyretmek ve vadide trekking yapmak cok güzel. Uzun sureli olmasa da kısa yuryuslerle vadinin güzelliğini tattım.Ayrıca teleferik var vadiyi geçmek için karsı tarafa doğru.

Kalenin bazı yerleri galeri olarak kullanılıyor.Ilgınc calısmalar yapıyorlar, kil ve kâğıt hamurundan.Tum dillerde ''seni seviyorum'' yazılı bir kompozisyon oluşturmuşlar, olağandır gozum taklıyor Turkce var mı diye, görünce hafif bir tebessüm ardından...Ilginc bir duygu iste...
 
Kalenin girişinde ortaçağ giysileriyle kızlar karşılıyorlar.Fotograf cektırıyoruz birlikte.Kale kulelerine cıktıgımda manzaraya doyamıyorum.Ne cok ihtiyacım varmıs yeşil görmeye. Buraya gelince farkettim.
 

Sigulda gezimdeki yuruyuslerimde hep bizim çocuklarımızı duşundum. Dogadan uzak, yeşilsiz, bisikletsiz, oyunlar oynayamadan büyüyen çocuklarımızı....
Ayse------18 Haziran.2015
Gezi Tarihi...........Haziran 2015

14 Haziran 2015 Pazar

Riga Opera Festivali----Viva Puccini

Gittigim ülkelerde festivallere denk gelirsem pek mutlu oluyorum. Riga'da da Puccini Festival'ini yakaladım. 5-18  Haziran tarihlerindeydi. Hemen tarihi bana uyan La Bohem'den biletimi aldım.
Riga Opera festivali 18 yıldır yapılan festival.Ilk kez bu sene tamamı Giacoma Puccini'ye ayrılmış. Puccini olması beni daha da mutlu etti.

 Latvia Devlet Opera Evi, 1863 yılında inşa edilmiş ve Alman Sehir Tiyatrosu adını almış. Gunumuze farklı dönemlerdeki yenılenmeler ve koltuk sayısının arttırılmasıyla gelmiş. Kanal kıyısında, onunde güzel bir parkın olduğu bir bina.



La Bohem'i izlemek uzere geldiğimde programda beni bir supriz bekliyordu. Rudolfo'yu Tenor Murat Karahan oynuyordu. Latvia'da bir Turk tenoru izlemek cok heyecanlandırdı beni. Karahan'ı Ankara Devlet Operasında da cok izlemiştim.Begendigim tenorlardandır.


Mimi,Maija Kovajevska unlu bir Latvia'lı sanatçı.Fuayede konuşulanlardan, ve konuştuklarımdan çıkan sonuç Karahan'ın oldukça begenıldigiydi. Bu da beni cok mutlu etti. Sayılı sanatçılarımızın başarılarından oturu gördükleri ilgiye kayıtsız kalmak mumkun değil.Sef Tadeuss Voicehovskis de başarılıydı.Goz ardı etmemek gerek.Boylece gordugum opera evlerine bir yenisi katılmıs oldu ve guzel bir gece gecirdim.

Ayse-------Haziran   2015
Latvian National Opera House------5 Haziran 2015

11 Haziran 2015 Perşembe

Denizler, Martılar ve Gokova artık ONSUZ...


Sadun Boro...Olumunu yurt dışında öğrendim...Olumunden 9 gun once Gökova'ya ''O''nu görmeye gittim. Gorunce sasırdı, her zamanki esprili haliyle ''Bu ailede hic akıllı yok mu'' dedi gülerek. Mutlu oldu...Her telefon açtığımda ''Sen hala Ankara'da mısın? bir yerlere gitmiyor musun'' der arkasından da '' Iyi ediyorsun be  kerata'' derdi.Hep güler yuzlu, hep espriliydi. Cocuklugumda unutamadığım anılarımdan biri ''O''na aittir. Tarsus'tayız evdekiler ''O''nun nikahıyla ilgili konuşuyorlar, nikahta verilen badem sekerlerinden soz ediyorlar ama ben dinlemeden hemen bir tanesini attım ağzıma. Bir anda ne yapacağımı sasırdım. Aslında bu, badem sekeri goruntusunde ustu kaplanmış bir dis sarımsaktı. Sonradan anladımki nikahta dağıtılan bu badem sekerleri ve cıkolatalar ozel hazırlanmıştı. Cıkolataların ici de acı kırmızı biberdi...Iste böylesine esprileri olan biriydi.Tum bunları duşundum Riga'daki otelimde ve Gökova'ya gidip cenaze törenine katılmazsam hep içimde birseylerin eksik kalacağını hissettim. Donus biletlerimi aldım.Frankfurt üzerinden , Istanbul ve Ankara sonrasında arabayla sabaha karsı yola çıkarak tören sabahı 10.00 da Okluk koyundaydım, biraderle birlikte...
''O'' gerçek bir doga dostu, deniz sever, ozel bir insandı.Ankara'ya sadece çevreyle ilgili bir mücadele için gelirdi.Kravat takmaz, takım elbise giymezdi. Ankara'daki görüşmeler için çantasına adeta attığı burusmus ceket, aile içinde gülüşmelere yol acardı.Ozgurlugune düşkün, derin  deniz bilgisi olan, mütevazi,paylaşımcı biriydi.
Teknesinin bağlı olduğu yere gittiğimde Global Sailing'in her yerinde ''O'' ndan bir parça vardı.



 
Tum tekneler, bayraklarını yarıya indirmişler ve bir kulağında pembe cicegiyle olan fotoğrafını asmıslardı. Adeta aramızda gibiydi...Sanki fotoğrafları bile muzipçe gulumsuyordu asıldıgı yerlerden...
 
27 Mayıs'ta yani 9 gun once beraberliğimizde, anlattı:'' 73 yıldır Uludag'da kaydım.Bu yıl gittigimde ''kayma bir yerini kırarsın'' dediler, ben de kaymadım.Bir gun merdivende ayağım takıldı düşüyordum. Hemen gittim kayakları aldım, ben kaymaya gidiyorum. Merdivenden dusup bir yerimi kıracağıma kayakta kırayım'' dedim ve başladım kaymaya...Ben de 75 yıla tamamlamalısınız dedim, bu kadar cabuk aramızdan ayrılacağını düşünmemiştim...
 
''O''nun yaptığı ahtopat salatası da cok unluydu. Cesme'de bir gun ahtapot alıyordum, balıkçıya ''nasıl pişirirsiniz ahtapotu?'' dedigimde yanıt kısaydı ''Sadun Boro tarzı''. Oylesine ahtapotla butunlesmisti...Topraga verildiği gunun gecesindeki yemekte ozel pasta yapmışlardı. Deniz ve  ahtapot susluyordu pastayı. Monude de ahtapot vardı anısına...
 
''O'' deniz adamıydı, ve son yolculuğu da denize ve en sevdiği yer olan Gökova korfezine olmalıydı.Tabut kendi katamaranının onune konulduğunda, cevrede sessizlik vardı. Orada hep alışılmış, esprili , güler yuzlu Sadun'un yerini, sessiz fotoğraf almıştı son yolculuk için... Ingiliz Limanına doğru...
Onde  'O'' ardında tum tekneler ve denizci askerler selam duruşlarıyla takip ediyorlardı.Ilk durak ''deniz kızıydı'' cıcegi boynuna takıldı.
Bir sonraki duraksa, KISMET'in hep bağlandığı yer olan 8 numaralı ağaca Kısmet'in cıceklı maketinin bağlanmasıydı. Kendisi de buraya gomulmeyi vasıyet etmişti.Gokova körfezini cok severdi. 3 yıl once Istanbul'da oturuyoruz ''2 kardeş güzel geziyorsunuz ama Gökova'ya da zaman ayırmalısınız'' dedi.Ve ilk mavi yolculuğuma  ''O''nun onerdigi bir kaptanla o yıl  çıktık uc kişi. Cok mutlu oldum ve gecen yıl daha uzun sureli bir kez daha çıktım. Çıkmadan once kitabını verip, gezerken oku dedi.
Gecen sene Bodrum'da benim gezi öncesi konuşuyoruz. Balıkları elleriyle hazırladı ve ''yarın bir parti var evde, seyahate çıkacak bir cift var, rakılarını vereceğim'' dedi.O gun öğrendim: her seyahate çıkacak olanlar ''O'' nu ziyaret ederler,'' O'' da onlara bir sise rakı hediye edermiş ve ustunde yapılacak geziye gore sisenin açılacağı yeri yazarmış...
 
DENIZLER, MARTILAR VE GOKOVA  ARTIK ONSUZ.
 
''O'' HAYALLERIN GERCEK OLABILECEGINI OGRETTI BIZLERE...
 
Ayse---------10 Haziran.2015