29 Nisan 2015 Çarşamba

Sardunya-------Orgosolo


Sardunya Adası'nın dağlık bölgelerinin  güzellikleri deniz kıyılarına gore daha farklı. Orgosolo, muralleriyle unlu ufak bir yer. Buraya Nuoro'dan otobüsle geldim. Otobus cok sık yok ama iyi organizasyonla bir günlük gezi yapılabiliyor. Otobus fiyatı 3 Euro. Bazı yerlerde, bileti otobüste alırsanız biraz daha pahalı oluyor.
Muraller, mesajların, protestoların en güzel halka aktarılış sekli . Benim de cok ilgimi çekiyor. Bu konuda bası ceken Diego'nun Meksika'da devrim sonrası çizdiklerinin onunde uzun sure kendimi kaybetmistim. Siqueiros da hayran olduklarım arasında. Orgosolonun da muralleriyle unlu olduğunu duyunca gitmemek olmazdı benim için.

Orgosolo'nın ana caddesine girdiğimde, buyuk bir acıkhava müzesine girmiş olarak hissettim kendimi, cok heyecanlandım. Her bir muralin onunde zaman harcamak gerekiyordu, hepsi cok sey anlatıyordu. Sardunya'nın tarihi,  sorunları hakkında. Aslında birçoğu dünya sorunuydu...Bir anda ne yapacağımı sasırdım,  ama sonra sakin sakin anlamaya calıstım hepsini...



Murallerin cogu Francesco Del Casıno'ya ait. Cogu kübik tarzda cızılmis. Guernica'dan esinlenmeler var.Sehri dolaşırken adeta, bir protesto alanında geziyor gibiydim.Gunumuzde de bu çizimler hala devam ediyormus. Bu muraller arasında tanıdık cok sey var,..göçmen sorunları,bir Orgosolo aile gorunumu, calısan kadınlar,Che, insan hakları,savasların bedelleri,orman yangınları,cocuk ve kadın hakları ,Allende,olum, nukleer savaşlar,Sardunya'nın ozgurlugu,daha iyi dünya,tutuklanmalar, devrim...


Sokaklarda saatlerce dolaştım, müthiş zevk aldım. Sayıları fazla olmasa da  geleneksel gıysılı kadınları da görmek ayrı bir guzellık oldu.
Bu güzel gunu, güzel bir yemekle noktaladım.IL PORTILO onerecegim bir restoran. www.ristoranteorgosolo.it  nefis  mantarlı ev yapımı ravioli yedim, sanırım lezzetini unutamıyacagım.Orgosoloda, peynir yapım yerleri de var.Cesitli peynirler yapılıyor Ben de tatlarına bakmakla yetindim...
Ayse----------2015 Nisan
Gezi tarihi---------2015   Nisan


 
 

26 Nisan 2015 Pazar

Sardunya------Busachi'de 3 saat...

Cagliari'den gunubirlik  Oristano'ya geldigimde Busachi medhiyelerine dayanamadı maceracı ruhum ve 14.35 otobusuyle Busachi'ye gitmeye karar verdim. Oldukça zorlandm  bu kararda cunki donus için sadece bir otobüs sansım vardı o da 18.05 de...Beni pesinden oralara sürükleyen ise geleneksel bir yer olması, bölgeye ait kostümlerin günlük yasamda da giyinilmesi ve güzel bir kostum müzesinin varlığı..50 dakika suruyor Oristano Busachi arası.Otobus dag yollarından gecıyor, yollar cok virajlı ama dag manzarası ve renkler muhteşem. Ufak bir yerleşime geldik ve sofor burası dedi, indim. Sardunya yazılarımda sık sık tekrarlıyabılırım, adada evlerde panjur kullanıyorlar ve panjurlar cogu zaman kapalı bu da sehre terkedılmıslık havası verıyor. Busachı'ye  indiğimde ortalık da hıc kımseyı göremedim, panjurlar yine kapalı.. taş dosenmis yoldan yurumeye başladım. Evler, sessizlik, cıceklerın guzellıgınden başka bırsey yoktu ortalarda arada bir de kopek sesleri...Hemen müzeyi buldum, kapalı. Yanında bir bar var, bir iki erkek oturuyor bira ıcıyor.Iceri girdim, muze için geldim ama kapalı diyince , garip bir sekilde yuzume baktılar. O anda, buraya gelmem hata oldu sanırım dedim kendi kendime.Barın sahibi ilgi gösterdi, müzeyi acanlara telefonla ulaşmak istediyse de , başarılı olamadı. Hıc olmazsa kılıseyı gezin başka da birsey yok demez mi..Kılıseye gittim kapalı,birkac kışı kapıda bekliyor.Rahip biraz gec kalmakla birlıkte , uzaktan gorununce , neyse kılıseyi görebileceğim dedim.

Kiliseyi gezdikten sonra, 3 saat burada ne yapacağım derken, bir olum töreni herseyi tersine cevirdi...Ansızın o terkedilmiş görünen sehirden insanlar gelmeye başladı kiliseye, hem de benim müzede görmeyi düşlediğim geleneksel giysileriyle. Mutsuzlugum birden mutluluğa donuştu, ne kadar ilginç...Basladım  beklemeye; kılıse onunde..Geleneksel giysiler bölgeye, kısılerın sosyal, ekonomik durumuna gore değişiyor.Cenazeye gelenlerle fotoğraf çektirmek ya da fotoğraflarını çekmek biraz garip olsa da, başka care yoktu.

Giysiler, genellikle siyah uzun etek, on tarafı duz arkası ise ince pililerden olusmus.Onde uzun bir onluk var bazen farklı kumaştan cogu zaman siyah ama çevresinde desen var. Basta ortu, var. Icıne uzun kollu beyaz buluz ve ustune yelek gıyınıyorlar. Yelekler, desenli u yakalı ve vücuda oturan tarzda. Fotograf cekecegim zaman  bastaki ortuyu acıyorlardı açmamalarını ozellikle rica ettim.Fotograflarını cekmeme cok sıcak bakmıyorlardı bu yüzden cok zorlandım. Hepsine, giysileri için çekmek istediğimi anlatmaya calıstım, bu konuda gençler hep yardımcı oldular fotoğraf çekmemde. Fotograf çektirmeleri için ikna ettiler, yaslıları. Ama yine de garip bir durumdu , bir yanda cenaze uzuntu bir yanda fotoğraf çekme pesinde olan, ama durumu da gozardı etmeden hassas yaklaşan ben...

Farklı giysileri görebilecek miyim derken, kiliseden cenazeyi almak uzere, din görevlileri çıktılar ve sonra kalabalıkla birlikte donduler. Ben de fotoğraf çekmeyi bırakıp, izlemeye devam ettim, kostümleri, ritüelleri...Tum bunlardan sonra , sokak aralarında tekrar sessizliğe gömülen sehir benimdi artık.Fotograf çektim, kahve içtim.Tas döşeli sokaklarda dolaştım, dolaştım...
 
Hersey gayet güzel gidiyordu ta ki, yolda gordugum bir kadın bugun Oristano'ya otobüs yok diyene kadar...Ne yapardım gerçekten otobüs gelmezse, kalacak yer yok, olan da kapalıymış. Hangi kapıyı çalarım, insan var mı yok mu belli değil..Tum bu dusunceler beni terletmeye yetti. Otobus durağında oturup dusunmeye başladım, sonunda barın sahıbınden yardım isterim diye duşundum başka da seçeneğim yoktu. Bu zorlu bekleyısten sonra tam zamanında otobusun geldiğini görmek sanırım sayılı mutlu anlarım arasında yer alacak...Otobus soforu, konuşkan bir adam anlatıyor sürekli bir kısmını anlıyorum bir kısmını anlamıyorum az İtalyancamla ama önemli değil ben mutluyum cunki otobüsteyim, varsın konuşsun o da mutlu olsun... 

17 Nisan 2015 Cuma

Montenegro (Karadag)------- Porto Montenegro, Tivat

Tivat'a, Kotor'dan taksi tutarak geldik. Otobusle gelmek de mumkun ancak  mesafe kısa olduğundan zamanımızı iyi kullanmak için taksi tutma fikri daha cazip geldi. 20 euraya anlaştık. Bıraktıktan sonra Kotor'a dondu.Istedigimiz saatte  geldi ve bizi tekrar Kotor'a goturdu. Sonrasında da doğru yaptığımızı duşunduk. Tivat, Kotor korfezinde bir sahil sehri.Gorulecek yerler arasında, Buca ailesinin yaz evi  gunumuzde galeriye dondurulmuş eski bir ortaçağ evi.Sehrin merkezinde yer alıyor. Beni buraya ceken ozellikle Porto Montenegroydu...
Havanın yağışlı olması gezmemizi engellese de, yine de yilmak yoktu, her zamanki gibi. Porto Montenegro, 2009 Haziranında açılmış, lux bir yat limanı. Adriyatik denizindeki buyuk yatları alabilen tek marina. Yakıtlarında vergi indirimi uygulanıyor. Buyuk ortağı Kanadalı işadamı Peter Munk .Bir buyuk otel var.Hotel Regent; Marina'ya hakim bir otel.
Marina'nın genel tasarimina ne kadar ozen gösterildiği hemen göze çarpıyor.Rezidanslar, mağazalar, cafeler... Rezidanslar, farklı buyuklukte yapılmış. Kiraları elbette ucuz değil. Bir kısmı deniz kıyısında bir kısmı ormana bakıyor.Tum ayrıntılar dusunulmus, uzun sureli kalanlar için Marina içinde bir de uluslararası okul var.
Magazalar, dünyaca unlu markaları içeriyor, sergilenen hersey güzel...
Sezon dışı olduğundan, heryer oldukça sakindi ama hepsi acıktı.
 
Cafeler, restoranlar sahil boyu uzanmış. Saat kulesi de cafeler arasından suzuluyor .
Yagmur hic durmadı sürekli yağdı.Sonunda biz de bir cafede kahvemizi içip, biraz olsun kurumaya calıstık.


Ayse-----------2015
Gezi Tarihi--------2015Mart

12 Nisan 2015 Pazar

Montenegro (Karadag)------Stevi Stevan, Budva

Tiran'dan Shokeder'e otobüsle gittik.2 saat suruyor ve 2.5 Euro. Shokeder için otobüs durağına kadar taksiyle geldik. Taksi soforunun oglu, Gazi Universitesinde, Ankara'da okuyormuş, yol boyu uzun uzun sohbet ettik.Shokeder'e gelirken birçok kentten geçtik.Kucuk yerleşim yerlerinde müstakil bahçe içinde evler var. Tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorlar. En ufak yerleşim yerinde bile kumarhane var.Shokeder'e geldiğimizde, bisiklete binenlerin fazla oluşu dikkatimi cekti. Otobüsten inince taksi soforlerinin saldırısına uğradık. Cunki sınıra otobüs yok, taksiyle gidiliyor.Sonunda biriyle anlaşarak 7 euroya, bu taksiyle Arnavutluk  Montenegro (Karadag) sınırına geldik.Arnavutluk'tan yürüyerek Montonegro sınırına geçtik. Biriki taksi bekliyordu.Otobusle gidilecek ilk yer Ulchin. Buraya da ancak taksiyle gidiliyor. Sınırda bekleyen taksi soforleri 20 Euro isteyince biz de blöf atıp yurumeye başladık.
Yolda karsılastıgımız kadın sırtında yukunu taşıyordu, biz de çantalarımızı. Selamlastık, bir de fotoğraf çektirip devam ettik yola.Issız sonunun ne olduğunu bilmediğimiz bir yol...Yavas yavaş yürürken, taksi arkamızdan geldi ve 8 euroya razı oldugunusoyledi ve bizi Ulcinj'e goturdu. Ulcinj, Adriatic kıyısında özellikli bir sehir.Ulcinj'den direk STEVİ STEVAN'a otobüs vardı ama cok beklememiz gerektiğinden BAR sehrine gitmeye karar verdik.Ulcinj, Bar arası 3.5 Euro. Bar,mandalina ağaçlarının arasında, bisikletlilerin cok oldugu, deniz kenarındaki kafeleriyle sirin bir yer. Bar'dan Stevi Stevan'a gittik.Istasyondaki rahibelerle sohbet edip fotoğraf çektirdik.
 

Stevi Stevan, cok unlu bir ada. Anakarayla bağlantısı var. Ada unlulerin ev sahibi olduğu, bir kilisesi ve pahalılığıyla tanınıyor.Guzel bir goruntusu var.Gunumuzde Arap'lar, adayı kiralamışlar. Ada'nın mımari dokusuna uymayan pencere çerçevelerinde yaptıkları değişikliklerden dolayı anlaşmazlık soz konusuymus. Sezon dışı olduğu için yasamdan uzak, terkedilmiş gibiydi.

Ada ziyaretinden sonra Budva'ya geçeceğiz ama otobüs saatlerini bilmiyoruz. Bir sure bekledik fakat durum ümitsiz.Otostop yapmaya karar verdim, birkaç arabada sonuç vermedi tam moralim bozulmuştu ki, bir hanım durdu. O da Budva'ya gidiyormuş,Aslında kadın pek konuşamıyor ve anlaşamıyoruz ama hic önemli değil, bizi goturuyor ben  de sürekli ortamı sıcak tutmak için konuşuyorum. Cogunu anlamadığını farkediyorum...olsun, ses aramızda bir hareket oluşturuyor. Ve Budva'ya geldik. Yine sırtımızda çantalar, yuruyus başladı.
Eski Sehir kısmı Budva'nın güzel yerlerinden biri. Kale'nin ici hos mağazalar, restoranlar, kafeler ve tas evlerle dolu. Daracık sokaklar arasında dolaşmak, heyecan verici. Ozgun bir yer. Sezon dışı olduğundan kalabalık olmaması, gezerken cok hoşuma gitti. Bu sessizliğin ve sakinliğin de ayrı bir guzelligi var.Kiliseyi gezdik.


Budva, onerecegim yerlerden biri. Guzel vakit geçilebilir.Biz de hem dolaştık, hem oturup keyif yaptık. Kotor'a gitmek uzere, otobüs durağına giderken bir genç kız durağı sordu ben de tarif ettim, ogrendigim kadarıyla. Sonradan farkettik ki  Turkmus. Gezdigim yerlerde Turk gençlerini görünce cok seviniyorum geziyorlar diye. Sonra ayni otobüsle, Kotor'a gittik.
Ayse---------2015

Gezi tarihi----Mart--2015

10 Nisan 2015 Cuma

Arnavutluk----KRUJE ( SKANDERBEG KALESI )




Sabah Skanderbeg kalesine gideceğimizi söyleyince resepsiyondaki adam, once taksiyle biryere gideceksiniz oradan otobüsler var dedi. Bize hemen taksi cagıracagını söyledi. Taksi soforune nereye gideceğimizi  belirtti. Hersey tamam, taksiye binerken adamın şoförden 100 Lek aldığını gordum.Bu komisyonu hic de gizli saklı almadı, farkedince  ''neden komisyon alıyorsun? cok cirkin '' dedim ama adam rahatsız olmadı.Sonucta sofor bizi oyle dolaştırdı ki, gideceğimiz yeri bilmedigi, sürekli sormasından belli oldu.Bir yerde durdu '''burası otobüs durağı '' inin deyince sasırdım etrafta otobüs filan yok. Bagırmaya başladım, o bağırıyor, ben bağırıyorum hic para vermeyecektim ama ufak birseyler verdim .Boylece yaptıkları hesap tutmadı.Aksam otele dondugumde adama bunu anlattım. Gayet rahat dinledi, sasırmış gibi yaptı ama sasırmadıgı cok belirgindi. Ama bir daha bize taksi cağırma sansı olmadı.Herseferinde biz taksiye kendimiz bineriz diyerek yüzüne vurdum.Skanderbeg Arnavutların tarihinde önemli bir isim, ulusal kahramanları.Akcahisar kalesi de, Skandergbeg'in Osmanlı'ya karsı (Fatih Sultan Mehmet'e) Arnavutlugu savunduğu yerlerden biri. Bu nedenle (Akçahisar Kalesi) Saknderbeg kalesi de deniyor.
Tiran Kruje arası midibuslarla 40 dakika suruyor. Kruje'da inince ilk karşılaşılan Skanderbeg heykeli oluyor.Ayse de hemen onunde fotoğraf çektiriyor. Sonra yürüyerek kaleye doğru yurunuyor.Kale cok görkemli duruyor tepede.Once kaledeki müzeyi gezdik. Kale içerisindeki gözlem kulesini, hamamı gezip sonrasında, sokak aralarında dolaştık,.Krujeda Bektasiler cogunlukta. Dolma Baba  Bektasi tekkesi de Enver Hoca döneminde kapatılıp 1990 tarihinde tekrar açılmış.Dergahın kurucusunun türbesi de burada. Tekkedeki görevlinin seker tutması da supriz oldu.


Kaleden inerken sol tarafta otantik bir carsı var ve cok güzel.Bu carsıdaki farklı model el yapımı patik terliklerin herbiri ayrı güzeldi. Renkler ve modeller gel beni al diyordu ama ufak bir çantayla gezince alışveriş hep  geri planda kalıyor.
Kale cıkısında kitabını satan  ve kendini turkce konuşarak tanıtan sahis da ayrı bir güzellik kattı.
 

   Bu kadar dolaşmadan sonra sıra yemek yemeye geldi. Yoresel yemekte iyi ve manzarası güzel olan Panorama restorana gittik. Alısveris yolunun sonundaydı yeri.

                                                                                                                                             
www.restoranpiceri.com Oneriler üzerine Buryan ıspanaklı (brunai ma spina) ve ısırgan otlu börek ( byrek) ve tatlı (korca) güzeldi. Isırgan otlu börek sadece mısır unuyla yapılmıştı.
Geceyi Tiran'da geçirmek uzere donduk.
Ayse-----------------------2015
Gezi  tarihi--------2015---Mart