3 Haziran 2011 Cuma

DAVİD HELFGOTT



Gunler oncesinden Biletix'te David Helfgott'un Ankara'da iki gece konser verecegini okuyunca cok heyecanlandım ve ilk gece icin biletimi aldım.Hayatı ''SHINE'' filmiyle beyaz perdeye aktarılmıs ve odul almıstı. Fılmi hatırlıyamadagımdan, konsere gitmeden bir gun once  bir kez daha izledim. Filmi bitirdigimde, arkama yaslanıp uzun uzun dusundum...Baskın baba, ezik anne, yazar Katharine Prichard, besteci James Penberthy, piyanist Cyrill Smith, karısı astrolojist Gillian Murray  ve hepsinin David Helfgott'un ''David Helfgott'' olmasındaki olumlu olumsuz rollerini  dusundum...Ve konser gecesi geldi, ne acıdır ki boyle bir piyanisti dinlemeye gelenlerin sayısı cok azdı. Salon yarıyarıya bostu, bir kısmının da davetli oldugunu dusununce daha da uzuldum. Bu durum isime yaramıstı ve ''onu'' en iyi gorebilecegim yere oturdum. Sempatik hareketleriyle sahneye girdiginde yasadıkları hemen hissediliyordu. Bir yandan calıyor bir yandan yuksek sesle konusuyordu (ikinci gece de oradaydım arkalarda oturdugumdan  sesler bu denli yogun hissedilmiyordu) . Ilk anda, konusma seslerinin müzigin onune gectigini dusundum ama sonrasında  hepsi butunlesmisti. Nota kullanmıyor, nota kacırmıyor ve baska bir dunyadaydı...Birinci bolumde Bach, Liszt ikinci bolumde Mendelssohn ve Chopin caldı. Her iki gecede de program ayniydi. Beklenen Rahmaninof 3. piano koncertosu yoktu programda. Ben duygularıma ancak Chopin'e kadar hakim olabildim... Chopin'de doruktaydı...Uc bis yaptı, 65 yasındaki cocuk gorunumlu deha. Beni en cok yaralayan da, kapıya bakıp oradaki talimatlara gore davranmasıydı. Kapının ardındaki ise  herseyiyle ilgilenen karısıydı. Konser sonrası CD lerini imzalarken, mutlu ama ne yaptıgını bilmez bir cocuk havası vardı. Insanları surekli opuyor, ismıniz nedir diyor ama soylenen isimleri  yazıp imzalıyamıyordu. Ve onu kontrol altında tutmaya calısan bir kadın...Gillian Murray, belliki parkinsonu var elleri titriyor surekli, ama guclu; surekli dikkatini toplaması icin ''please darling...'' diyor yavasca. Salondan ayrılırken, ertesi gece de gelmeyı planlamaya basladım. Ikinci gece daha kalabalıktı ama yine salon dolu degildi. Yine guzeldi, onlerde degildim  bir gece onceki kadar butunlesme saglıyamadım. Evet Ankara'dan David Helfgott cok iz bırakarak gecti, salonları bos bırakan Ankara'lılar cok sey kacırdılar ve onlar adına uzuldum...3 Haziran-2011 Ayse